If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Apulu (Veil’li Apollo)

Apulu (Veil’li Apollo), Portonaccio Tapınağının çatısından, İtalya, yaklaşık MÖ 510-500, boyanmış terakota, 5 fit 11inç yüksekliğinde (Museo Nazionale di Villa Giulia, Roma) Konuşmacılar: Dr Steven Zucker ve Dr. Beth Harris.

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.

Video açıklaması

Etrüskler, bazı yönleriyle Yunan ve Roma tapınaklarına benzeyen tapınaklar inşa etmişlerdir. Ama aynı zamanda çok farklıdırlar. Önden baktığımızda, kesinlikle Antik Yunan tapınakları gibi görünüyorlar ama aslında cidden farklılar. Bir kere Etrüksler, Yunanlıların kullandığı mimari üslupları kullanmadılar; yani dor, iyon ve korint düzenini. Bir diğeri de, giriş sundurmalarının çok alçakta olmasıdır. Ve tapınaklar daha çok kare şeklindedir. Ve Antik Yunan tapınakları gibi taştan yapılmamışlardır. Etrüsklerin önemli bir şehri olan Veii'deki bir tapınakta bulunan dört adet büyük ölçekli, pişmiş topraktan yapılmış figür parçasına bakıyoruz. Bu figürleri Roma'daki Etrüsk Müzesi'nde ziyaret ediyoruz. Antik Yunan mimarisinde bu tür figürleri binaların alınlık kısmında görmeyi bekleriz. Ama onun yerine bu figürler binanın çatısında sıralanmışlar. Ve Antik Yunan heykelciliğinde olduğu gibi, çok iyi şekilde boyanmışlardı. Yani milattan önce 6. yüzyıl İtalya'sında oldukça ilginç bir an. İtalya'nın güneyinde Yunan kolonileri bulunuyor. Etrüsk krallarının hükmetmesine rağmen Roma'da Romalılar var. Italya'nın kuzeyinde ise yaklaşık on iki tane Etrüsk site devletinin oluşturduğu bir birlik var. Yani İtalya milattan önce 6. yüzyılda oldukça karışık bir yer. Bunlar gerçek hayattaki boyutlarından biraz daha büyükler. Birbirlerine uzak bir şekilde yerleştirilmiş olsalar bile belli bir sahnenin, olayın canlandırmasını yapıyorlar. Antik Yunan mitolojisinden bir sahne; Herkül'ün Üçüncü Görevi. Herkül altın boynuzları olan çok büyük bir geyiği yakalamakla görevlendiriliyor. Bu geyik, tanrıça Artemis için oldukça özel. Herkül'ü bu göreve yollayan kişinin, Artemis'i kızdırmak istediği düşünülüyor. Böylece Herkül'ü cezalandıracak. Herkül Yunanca'da Herakles olarak da bilinir. Burada altında duran altın geyik ile gösterilmiş. Onu yakalamayı başarmıştı. Ve şimdi de Artemis ve abisi Apollo ile yüzleşiyordu. Geyiği geri istiyorlardı. Bunun üzerine Herakles geyiği kendisini bu göreve yollayan krala gösterdikten sonra salacağına söz verdi. Etrüsk heykelciliğinde, hareket ve canlılık hissini farkedebiliyoruz. Bunu örneğin Eşlerin Lahiti isimli eserde de görüyoruz. Burada da bu hareketi Apollo figürünün ileriye doğru adım atmasıyla görüyoruz. Heraklesin aynı şekilde vücudu öne eğiliyor ve dizleri yukarı yükseliyor. Kaslarındaki dönüş hareketini görüyoruz. Bunlar, pişmiş kilden yapılma terakota figürler. Böylece katkı işleminden geçerek biçimlendiriliyorlar. Apollo'nun yüzünde, koro figürlerinde görmeye alışık olduğumuz antik dönemlere ait bir gülümseme var. Yine de Yunan figürlerinden çok farklı. Biraz daha fazla neşeli-canlı gülümsüyor. Vücudundaki orantılar daha farklı. Yüzündeki bakıştan genel olarak etrafa bakmadığını anlıyorsunuz. Herakles'in gözlerinin içine bakıyor. Direkt olarak onunla ilgileniyor. Böylelikle bizi de kendine çekiyor. Yüzleri gibi vücutları da iyi bir şekilde biçimlendirilmiş. Kalçalarda ki bükülmeyi algılayabiliyoruz. Omuzları fazlaca yuvarlak ve geniş. Vücudun pek de doğal bir tasviri değil yani. Sanatçı, detayları tercih ediyormuş gibi görünüyor. Mesela kumaşın nasıl döküldüğüne bir bakın; hoş, küçük kavisler yaratıyor. Ve ayaklarının etrafındaki olağanüstü detaylara bir bakın. Bu çok kışkırtıcı. Çünkü elimizde kaynakları kaybolmuş ve hakkında çok az şey bildiğimiz bir kültüre ait böyle çekici ve heyecanlandırıcı bir heykel var.