If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Kolezyum

Kolezyum (Flavium Amfitiyatro), MS yaklaşık 70 - 80, Roma, Orijinal videodaki konuşmacılar: Valentina Follo (Context Travel izniyle), Dr. Beth Harris, Dr. Steven Zucker, kapak fotoğrafı: Julia Avra Ugoretz. Kolezyum görüntüleri, The Rome Reborn Project’in (Roma yeniden doğuyor projesi; www.romereborn.virginia.edu) izniyle Rome Reborn’un antik Roma modelinden alınmıştır. Modelin telif hakları 2004 yılı, The Regents of the University of California’ya aittir (California Üniversitesi Mütevelli Heyeti). Tüm hakları saklıdır. Bu video modelin en son halini göstermektedir (2.1), 2010 Ocaktan Mayısa kadar yapıldı.  Orijinal video Beth Harris ve Steven Zucker tarafından hazırlanmıştır.

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.

Video açıklaması

Şu meydan kim bilir ne kadar güzeldi, bir hayal edin Travertenlerin içinde onca heybetli kemer, Heykeller ve su akıtıp travertene ışık yansıtan muhteşem çeşmeler. Burası için bugünkü Lincoln şehir merkezi gibi diyebiliriz -- Ortasında çeşmeler ve parlak taşlar var. Şimdi Kolezyumun yapısı ve nasıl yapıldığı ile ilgili bilgi vererek dersimize başlayalım Kolezyumu büyük bir çörek gibi düşünelim. Çöreğin iç kısmı arena oluyor. Arena Latince'de "kum" anlamındaydı. Gladyatörlerin savaştığı zemin kısmına, Kan ve vücut sıvılarını emsin diye kum doldurulurdu. Düşününce sanki büyük bir kedi kumu gibi. Kumlar sayesinde dövüşler arasında Arena kolaylıkla temizleniyordu. Bu yapının ismi aslında bir Kolezyum değildi Kolezyum ona daha sonra verilen bir lakaptı. Büyük bir anıt olduğu için değil de, İmparator Neron zamanında yapılan ve evinin dekorasyonun bir parçası olan büyük bir heykelin yakınında yer alıyordu. Bu yakınlıktan dolayı zamanla bu lakapla anılmaya başlandı. Orijinal ismi Flavian Amfi Tiyatrosu'ydu. Amerika yapıtlarını düşününce Aslında bu çok özgün bir şey. Orada Lincoln Merkezi, Rockefeller Merkezi var Bu yapılar, binanın parasını ödeyen ailelerle bağlantılıdır. Flavian ailesi Kolezyum için para ödemişti. Flavian Amfitiyatrosu bu şekle adını veren teknik bir isim. Yunanca'da "çift tiyatro" anlamına geliyor. Eski Yunan tiyatroları yarım daire şeklinde inşa edilirdi Ve sahne tarafı düzdü. Bu iki yapının şekli de böyle. Kemer ve beton kullanarak Romalılar amfi tiyatro inşa etti. Hatta düz zeminde sandalyeleri olan bir çift tiyatro yaptılar. Tiyatronun mühendislik kısmı hayret verici Çünkü inşası 10 senede tamamlanabilmiş. Kolezyumun 50 ile 80 bin kişilik kapasitesi var. Zemin kattaki kemerlerin üstüne bakarsanız Hepsinde bir Roma rakamı görürsünüz. Çok belirsiz ve harap haldeler. Şurada 23 rakamı var. Burarda da 24 yazıyor. Sonra 25. Sırayla yazılmışlar. Bu rakamlar insanlara verilen biletlerin üzerine yazılıyordu. Günümüz stadyumlarındaki gibi-- Bir koltuk tahsis edersiniz ... Kapı numarası ve koltuk numarası yazar. Romalılar için koltuk numarası çok önemliydi. Koltuklar sosyal statüye göre tahsis ediliyordu. Önemli kişiler arenaya yakın oturur Ve az önemli kişiler yani kadınlar en üst katta otururdu. Şimdi Kolezyum'un yapısını inceleyebiliriz. Burada üç kat kemer yer alıyor, Sonra bir kat daha - dördüncü katta pencereler var Yani küçük pencerelerle içerden kapatılabiliyor. Kemerlere bakacak olursak, Kolonlarla çevrelendiğini görürüz. Alt kısmında Toksan denilen yapı bulunuyor Dorik üslubuna çok benziyor, Ama daha yerel, İtalyan üslubuyla yapılmış. Hatta Dorik'e göre daha basit gibi duruyor. Ve ayrıca etek kısmı da var. Dorik'te bina eteği yoktur, ama Toskan kolonlarında etek var. Ayrıca kolonlar yivli de değil. Şimdi ikinci kattaki iyonik kolonlara bakalım. Burada iyonik kolonlar aslında Kolonlar arasında en dişil kabul edilir. Çünkü kalıp olarak daha inceler Ve üst kısımlarında kıvrımlar var. Ve tabi kadınların daha yukarda oturması da var. Line: 66 Ve üst katta da Korint üslubu var. Kenger bitkisi baz alınarak yapılmış. Roma'ya özgü bir bitkidir, her yerde bulabilirsiniz. Çok güzel yeşil yaprakları vardır. Çimen yapraklarıyla örülü Bir taş parçası şeklinde yapılmış. İkinci ve üçüncü kattaki her bir kemerin içinde bir heykel bulunur. Ve üst katta pencerelerin arasında Sıra sıra bronz kalkanlar yer alıyor. Evet, Kolezyum'u çörek şeklinde hayal edebiliriz. Dış çember traverten kalıplarıyla yapılmış. Çöreğin iç kısmı beton çekirdeği ile yapılmış. Eski Romalılar gerçekten de tamamlanmış beton kullanıyordu Ve bunu bu yapıyla birlikte ilk defa kullanan millet olmuştur. Bu boyutta yapılar inşa etmek için de bu oldukça önemli. Tıpkı Pantheon tapınağı gibi. Betonun kullanılması iki şey açıdan çok önemli: Birincisi çünkü yontma taşı kullanılıyordu: Mermer, traverten hatta süngertaşı gibi. Uzmanlaşmış çalışanlara ihtiyacınız var Çünkü taşları yontmayı bilmeniz gerekiyor. Eğer yanlış yaparsanız, Taş elinizde dağılır. Beton kullanmak uzman olmayan çalışanların daha dayanaklı bir yapı oluşturmalarını sağlar. Aynı zamanda daha az masraflı. Taş ocağından mermer kalıbı çıkarmak o kadar ucuz değil. Beton ise her yerde yapılabilir. Sadece biraz harç ve tutması için birkaç taş parçası ve suya ihtiyacınız var. Yapımı çok kolay aynı zamanda esnek. Beton esnek olduğu için boşluklara da dökebilirsiniz. Sıvı olduğu için de istediğiniz şekilde kalıp yapabilirsiniz. Yapmanız gereken şey, istediğiniz yerin şeklini alan tahta bir çerçeve almak ve betonu o çerçevenin içine dökmektir. Sonra istediğiniz gibi dekore etmeye hazır haldedir. Tuğla yapabilirsiniz ya da sıva, nasıl istersiniz. Yani beton çok farklı anıtsal yapılarda kullanılmış, Hem çok ekonomik hem de fiziki olarak elverişli. Ayrıca daha ucuz ve hızlı. Baktığınızda Kolezyum'u 10 senede inşa etmek büyük bir başarıdır. Çünkü yapımında çoğunlukla beton kullanmışlar. Yapı mimarlık alanında da bir yeniliğe imza atmış, Şekil ve iç kısımlarda Özellikle de iç kısımda. Yunan mimarisini baktığımızda Tapınaklar var, Ve tapınakların içi oldukça dardır. Pantheon'a bakınca da bu muhteşem mimariyi görüyoruz. Bu yüzden beton ürettiler, Yapının dışını değil içini kaplamak için, Ortada yer alan ayak kolonlarının arasında boşluk bırakmayı sağlayacak Ve çatıya destek olacakBir çatı kemeri yapabilmek için. Kemersiz sistemden iç mekâna geçiş, Mimari terminolojisine iki kat daha fazla kelime soktu Ve binlerce yıldır var olan sistemde ilerleme sağladı. Romalılar o kadar çok beton üretti ki Nerede isterlerse orada inşaata başlarlardı. Çevre şartlarından etkilenmediler. Yunanlılar ise her istedikleri yerde tiyatro yapamıyordu. Bir yamaca ihtiyaçları vardı. Romalılar ise istedikleri her yerde tiyatro,Amfi tiyatro, sirk veya hamam yapabiliyordu. Yunanlılar doğal kaynakları daha pasif bir şekilde kullandı diyebiliriz, Romalılar ise çevreyi daha hırslı bir şekilde yapılandırmış. Burada bir göl bulunduğundan bahsetmiştik. Hadi gölü kurutalım. Buraya bir bina yapacağız. Böylelikle doğa insanların hizmetine giriyor, tersi değil. Bu çok önemli bir gelişme. Romalılar çevrelerini şekillendirmek istiyordu. Yani şehir planlamasındaki amaç, Çevrede bulunan bir nesne olarak kalmak değil O şehri istediğiniz gibi yapılandırabilmekti. Ama benim fikrim o ki Romalıların kendileri hakkında farklı bir görüşü vardı-- Çevrenin hakimi, orada bir nüfuza sahip olduklarını düşünüyorlardı. Bence Romalılar öz güçleri hakkındaki bu düşüncenin Aslında bir gerçekmiş gibi yetiştiler. Roma halkı bir bakıma farklıydı da, Deri rengine bakma bakımından Irkçı bir toplum değillerdi. Hatta bu umurlarında bile değildi. Çok kültürlü bir toplum yapısı vardı. Afrika'dan, Türkiye'den, Almanya'dan Gelen Romalılar vardı. Roma toplumunu farklı kılan vatandaş olup olmadığındı. Eğer vatandaş değilsen sen bir hiçsin demek oluyordu. Ama eğer vatandaşsan derinin renginin bir önemi yoktu. Vatandaşlar arasında da ince farklar vardı. Elbette sosyal sınıflar mevcuttu. Sınıflar arasında geçişlerin olması da ilginç bir noktadır. . Yunanlılarda ise bireyler vatandaşlık hakkına bile sahip değildi. Vatandaş olan bireylerin sayısı çok azdı. Romalılarda ise önce bir köle hür olabiliyor, Sonra çocukları tam vatandaşlık hakkı kazanabiliyordu. Tıpkı Amerika gibi. Amerika'yı düşünecek olursak, İkinci nesil göçmenlerde de aynı şartlar vardı. Hareket ederek ve insanlara Bir bakıma şans tanıyarak Ekonomide gelişme sağlanacağına inanıyorlardı.