If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Apollonius'un Oturan Boksör Heykeli

Apollonius, Dinlenen Boksör, MÖ 100 civarı, bronz, Helenistik dönem, (Palazzo Massimo, Museo Nazionale Romano, Roma). Konuşmacılar: Dr. Beth Harris ve Dr. Steven Zucker. Orijinal video Beth Harris ve Steven Zucker tarafından hazırlanmıştır.

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.

Video açıklaması

Antik Yunan dönemi heykellerine baktığımızda, genelde Roma döneminde yapılmış bronz heykellerin mermer kopyalarını görürüz. Heykellerin Roma döneminde yapılmış olan orijinalleri bronzdanmış. Biliyorsunuz bronz pahalı bir metal ve eritilip tekrar kullanılabiliyor. Tahmin edeceğiniz gibi, bu eserlerin yapılmasından sonra geçen 2000 yıllık süre boyunca eritilmeleri için ortaya pek çok sebep çıkmış. Dolayısıyla da bu dönemden günümüze ulaşabilen bronz heykel sayısı son derece az, burada gördüğümüz de o nadir örneklerden birisi. Şu an görmekte olduğumuz, MÖ 100 yıllarından kalmış bir heykel. 'Dinlenen Boksör' heykeline bakıyoruz. Helen uygarlığından. Helenistik dönem, yani Büyük İskender'den sonraki dönem, Antik Yunan uygarlığının son yılları. Daha sonra da Romalılar gelip bu bölgeyi ele geçirecekler. Bu bronz heykele baktığımızda, antik Yunanlıların büyük boyutlu heykelleri nasıl oluşturduğunu kavrayabiliyoruz. Önce balmumundan kalıp yapılıyor, sonra bronzdan parçalar dökülüyor ve birleştiriliyor, bronzun birleşim yerlerini sakalda ve saç bölgesinde yüzeyde yer alan çizgiden anlayabilirsiniz. Gözlere, ağza baktığınızda oyukları görebiliyorsunuz, aslında içi boş. Oldukça ince bir metal, üstüne vursak ses çıkabilir. Heykelin orijinal halinde, gözleri de olmalı, sanırım kaybolmuşlar. Gözler ışığı yansıtan bir malzemeden yapılmış olmalı, cam macunu olabilir, veya fildişi kullanmış olabilirler. Heykele baktığınızda, sanki sizinle konuşacak gibi, çok canlı gözüküyor. Helenistik döneme ait sanat eserlerine baktığımızda, genelde ilahi güzelliğe vurgu yapıldığını görürüz, ideal, atletik bedenler görürüz. Bu da atletik bir beden, ancak alışageldiğimiz gibi genç ve güzel değil. Özellikle yüzünün ideal güzelliği yansıtmadığını düşünüyorum. Ancak heykelin tamamına baktığınızda güzel, güzelliği de hayatını anlayabilmemizden, çektiği acıyı hissedebilmemizden kaynaklanıyor. Kaslarını görüyoruz, vücudu kuvvetli ancak yenilmiş ve acı çekiyor. Adeta heykelle bizim aramızda duygusal bir bağ oluşuyor. Yapan sanatçı, ona sempatiyle bakmamızı amaçlamış.. Yüzünde yaraların olduğu yerlere bakır tabakalar koymuş. Bakırın rengi bronzdan biraz daha kırmızı olduğu için yaraların kanadığını algılayabiliyoruz. Antik Yunan döneminde boksta özellikle baş bölgesine vurulurmuş, o da başından ve yüzünden yaralanmış. Bedeni ise hala çok güzel. Bedeninde kuvvetli kasları görüyoruz, atletik bir yapısı var, ancak yüzü vücuduyla tezat içinde. Eli bir deri parçasıyla sarılmış, Elleri ve yüzü heykeldeki gerçekçiliği arttırmış. Duruş şekli de çok gerçekçi, bedeni çöküyor gibi, başı eğilmiş. Yukarı doğru bakıyor ancak gücünün tükenmekte olduğunu, vücudunun nasıl hırpalandığını, yaşadığı manevi çöküşün yüzüne yansımasını görüyorsunuz. Kulağı şişmiş, zedelenmiş. Bu dönemin heykellerinde oturan figürler çok nadirdir. Figürler genelde ayakta durur, asildir, kahraman olarak canlandırılır. Yenilen birisi olması, heykele hem tevazu kazandırmış hem de insancıl olmasını sağlamış. Resmi bir poz vermemiş, sağ ayağı ileride, sol bacağı kolunun ağırlığıyla yana kaymış, adeta uzanıp dinlenmek istiyor. Eserde, bu dönemde yeni gözlemlemeye başladığımız bir olgu var, sanatçı eserle seyircinin arasında duygusal bağ kurmaya çalışıyor.