If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Müzeler ve Politika: Louvre, Paris

Dr. Elizabeth Rodini tarafından hazırlanmıştır.
“Çağdaş müzenin kökeni…giyotinin geliştirilmesine bağlıdır." —Georges Bataille, Ekim, 1986
Kültür eleştirmeni Georges Bataille'ın bu sözü aşırı uç gibi gözükebilir, ancak bu söz hem doğru hem de sembolik olarak açıklayıcıdır. Paris'teki Louvre Müzesi'nin kuruluşu Fransız İhtilali ile doğrudan ilişkilidir. İhtilal yanlıları düşmanlarını idam etmek için giyotin kullandılar. Genel olarak müzeler politikayla ve güç gösterileriyle iç içedir. Louvre Müzesi'ni incelersek bu tür bağlantıların 200 yıllık bir sürece yayıldığını görebiliriz.

Önce bir kale ve saray idi

Müze olmadan önce Louvre bir saray ve Fransız monarşisinin merkezi idi. 1190 yılından az bir süre sonra kale olarak inşa edildi. Seine Nehri'nin stratejik bir noktasında bulunuyordu. Yeri hem gözetleme açısından uygundu, hem de Kral Philippe Auguste için korunak sağlıyordu. Monarşi Paris'te gücünü arttırınca Louvre artan ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak genişletildi. Bugün bildiğimiz büyük yapı, yüzyıllar boyunca süren bir genişlemenin sonucudur. "Louvre" ismi değişmemiş olsa da, kelimenin bazı çevrelerce "kurt"la ilişkilendirilen kökeni unutulmuştur ("loup", Fransızca "kurt" anlamına gelir).
Louvre Müzesi'nin havadan görünüşü (2010), fotoğraf: Matthias Kabel (CC BY-SA 3,0)
Louvre Müzesi'nin havadan görünümü (2010), fotoğraf: Matthias Kabel (CC BY-SA 3,0)

Kraliyet koleksiyonları için göz kamaştırıcı bir çerçeve

Müze olarak inşa edilmese de, Louvre'un içinde uzun zamandır sanat eserleri bulunmaktadır. Dünya genelinde hanedan mensupları zenginliklerinin, güçlerinin ve başarılarının nişanesi olması için koleksiyon sahibi olmayı seçmişlerdir. Fransız hanedan mensupları da aynı düşüncedeydi. Hanedan mensupları ve seçkin misafirler, kralın antik heykellerini, dekoratif nesnelerini, teknolojik aletlerini ve resimlerini görme imkanına sahipti. O günün en büyük sanatçıları sarayın iç kısmını tasarlamış, kraliyet koleksiyonu için göz kamaştırıcı bir çerçeve oluşturmuşlardı. Kralı, etrafını saran yüksek sanatla beraber gözlemlemek, onun hem sanat zevkini ve kültürünü hem de gücünü anlamak için önem taşırdı.
Louis Le Vau (mimar), Apollo Galerisi (Galerie d'Apollon), Louvre, 1661'de başlamıştır. (fotoğraf: Steven Zucker, CC BY-NC-SA 4,0)
Louis Le Vau (mimar), Apollo Galerisi (Galerie d'Apollon), Louvre, 1661'de başlamıştır. (fotoğraf: Steven Zucker, CC BY-NC-SA 4,0)

Sanat ve devlet

Fransa'da sanat üretimi çoğu zaman devlet kontrolü, yani kral ve kabinesinin kontrolü altındaydı. Bu yüzden Louvre'un bu konudaki önemi büyüktür. 1648'de kurulan ve sanatçıların eğitimini, sanat eleştirisini, sanat sergilerini ve satışları yöneten, dolayısıyla sanatın da merkezi olan Kraliyet Resim ve Heykel Akademisi'nin merkezi Louvre idi. Akademi üyeleri Louvre'da bir araya gelip, hangi tür sanatın resmi olarak kabul edilebilir olduğunu tartışırlardı. Halktan seçilen elit kişiler, devlet tarafından onaylanmış sanat eserlerini görmeye davet ediliyordu. "Salon" adı verilen bu etkinlikler günümüzdeki sanat galerilerinin atası olsa da, bu etkinliği sadece elitler ziyaret edebiliyordu. Bu sebeple Louvre sergiler barındırsa da, yönetici sınıfça idare edilen bir kale olarak kaldı ve erişilmesi her zaman çok zordu.
Paris'teki Notre Dame'ın cephesinden Kralların Başları, bugün Paris'teki Cluny Müzesi'nde sergilenmektedir. (fotoğraf: Steven Zucker, CC BY-NC-SA 4,0)
Paris'teki Notre Dame'ın cephesinden Kralların Başları, bugün Paris'teki Cluny Müzesi'nde sergilenmektedir. (fotoğraf: Steven Zucker, CC BY-NC-SA 4,0)

Kalede gedik açılıyor

1789'da Paris'te yaşanan ihtilalin bir numaralı hedefi kraliyet ailesi ve ruhban sınıfıydı. Fransız İhtilali'nin en ünlü aracı giyotin, kafaları hızlı, verimli ve dramatik etki yaratarak kesmeye yarıyordu. Daha kansız ancak aynı etkiye sahip bir diğer araç ise sanat üzerindeki kontroldü: Notre Dame Katedrali'nde bulunan, çoğu kişinin Fransız kralları olduğunu düşündüğü, eski çağlardaki kutsal kralların kafaları şiddet gösterilerek tahrip edilmişti. Bu sembolik yok etme hareketine ek olarak, devrimciler koleksiyonları yağmalayarak ve tarihi ve kutsal bölgeleri kendi denetimleri altına alarak sanatın gösterimi üzerinde kontrol sahibi olmaya çalıştılar. Kiliseler ve saraylar kamulaştırılırken, kale olan Louvre halka açık bir müze haline getirildi.
Bu dönüşüm oldukça görünürdü ve çok önem taşıyordu. Daha önce krala ve hazinesine ev sahipliği yapan Louvre Müzesi, artık herkese açıktı ve o hazineyi herkes görebiliyordu. Devrimciler bu değişikliklerin bir sembol olmasını istediler ve müzenin açılışını son kral XVI. Louis'nin tahttan indirildiği 10 Ağustos 1793'te yaptılar. Ayrıca Güneş Kralı da denilen ve XVI. Louis'ye adanmış bir misafir kabul salonu olan Apollo Galerisi'nin kapısına, jestlerini ilan eden büyük bir plak koydular (günümüzde orada, cam muhafaza içinde krallık mücevherleri vardır). Zamanı ve ilgisi olan herhangi bir yurttaş burayı ziyaret edebilirdi ve burada verilen mesaj çok güçlüydü: Hanedan artık yoktu, kalesi zaptedilmiş ve elindekiler artık halkın malı olmuştu.

Medeniyet, demokrasi ve eğitim

Bu yalnızca zenginlik hakkında bir iddia değildi, aynı zamanda Aydınlanma olarak bilinen ve şu üçlüyü kapsayan olgu hakkında bir açıklama idi: medeniyet, demokrasi ve eğitim. Louvre Müzesi'ne gelenler, sanatın gelişimini Antik Mısır, Antik Yunan, Roma ve İtalyan Rönesansı basamaklarından takip edebiliyorlardı. Louvre'un devasa koridorlarında oluşturulan bu kronoloji, Fransız akademisinin resmine, yani Kraliyet Akademisi'nin yücelttiği üsluba ve onun resmî Salonlarına (sergilerine) sirayet etti. Bu yolu takip eden ziyaretçiler "vatandaşlık ritüeli" olarak tanımlanan bir ritüelde yer almış oluyor, Fransa'nın estetik ilerlemenin ve medeniyetin zirvesi olduğununu görüyor ve ismi geçen medeniyetlerin meşru varisinin Fransa olarak belirlendiği bir hiyerarşinin izini sürüyordu.
Heinrich Reinhold (Benjamin Zix'ten sonra), İmparator I. Napolyon'un Avusturyalı Arşidüşes Marie Louise ile Louvre Büyük Galeri'de 1 Nisan 1810'da Evlenmesi, 1810-11, oyma ve gravür, elle renklendirilmiş, 39,4 x 58,7 cm (Philadelphia Sanat Müzesi)
Heinrich Reinhold (Benjamin Zix'ten sonra), İmparator I. Napolyon'un Avusturyalı Arşidüşes Marie Louise ile Louvre Büyük Galeri'de 1 Nisan 1810'da Evlenmesi, 1810-11, oyma ve gravür, elle renklendirilmiş, 39,4 x 58,7 cm (Philadelphia Sanat Müzesi)
Napolyon Bonapart Louvre Müzesi'nin kullanımında ve koleksiyon aktivitelerinde benzer bir tutum içindeydi. Rütbesi sürekli artan bir asker olan ve 1804'te Fransız İmparatoru olan Napolyon, sanatın potansiyel olarak bir görkem işareti olduğunun ve Louvre'un buradaki rolünün farkındaydı. Louvre'un koridorlarını kendi kişisel nişanlarıyla doldurmuş, ihtişamını göstermek için salonlarını kullanmış (2. evliliğini Avusturyalı Marie Louise ile Louvre'de yapmıştı) ve askeri harekatlardan elde ettiği ganimetleri burada saklamıştır. Vatikan'daki Papa koleksiyonundan heykeller, Venedik'teki San Marco Kilisesi'nden birkaç antik
ve Mısır seferlerinden getirilen arkeolojik buluntular Paris'te törenle dolaştırılmış ve ardından Louvre Müzesi'ne konmuştur. Napolyon'un propaganda makinesi, bu ganimetlerin haberini salmış ve Fransa'yı "Yeni Roma" ilan etmiştir. Napolyon'un 1815'te iktidardan düşüp sürülmesinin ardından yağmalanan birçok nesne, tamamı olmasa da kısmen önceki sahiplerine teslim edilmiştir.

Peki Afrika, Asya, Okyanusya ve Amerika kıtalarının sanatı nasıl?

Louvre Müzesi'nde erken dönemlerden beri hangi tip sanat eserinin sergileneceği sorusu öne çıkıyordu. Batı sanatının temel taşları olan Antik Mısır, Antik Yunan, Roma ve Rönesans İtalya'sı eserleri ve Fransız sanatı uzun süredir koleksiyonun parçasıydı. Ancak Batılı sayılmayan kültürlerin, örneğin on dokuzuncu yüzyıl Fransız kolonileri kültürlerinin eserleri reddediliyor, kendilerine ancak 1879'daki Dünya Fuarı için inşa edilen Trocadéro gibi yerlerde yer bulabiliyorlardı. Orada, endüstriyel gelişmeye adanmış uluslararası bir ortamda, Avrupa'nın teknolojik ve estetik şaheserlerinin aksine bu tip içerikler "ilkel" olarak yorumlanıyordu. Bu eserlerin birçoğu Musée de l’homme (İnsan Müzesi) adlı, o eserleri ilham verici yerine öğretici olarak ele alan bir etnografya müzesine gönderiliyordu.
Louvre Müzesi bazı eserleri öne çıkartıp bazılarını geriye atarak, yalnızca duvarlarında hangi eserlerin asılı olacağına karar vermiyor, aynı zamanda neyin "sanat" olduğunu da belirliyordu. Bu kararlar o zamanki genel önyargılarla da uyuşuyordu; Avrupa dışındaki kültürel geleneklerin daha kalitesiz ve önemsiz olduğu düşünülüyordu. Bu sınıflandırma yüzyıllar öncesinden kalsa da, günümüzde de müze dünyasını, özellikle de sömürgecilik geçmişiyle yüzleşen Fransa ve diğer batılı ülkeleri etkilemeye devam ediyor.
Pavillon des Sessions, 2009 (fotoğraf: Jean-Pierre Dalbéra (CC BY 2,0))
Pavillon des Sessions, 2009 (fotoğraf: Jean-Pierre Dalbéra (CC BY 2,0))
1980'lerde Afrika sanatının Louvre'a dahil edilmesi kampanyası, 2000 yılında Pavillon des Sessions'un açılmasına sebep oldu. Buradaki galeriler Afrika, Okyanusya, Asya ve Amerika kıtalarındaki sanat eserlerine adanmıştır. Bu galeriler zarif ve geniş olmasına karşın, müze içindeki ana güzergahtan çok uzakta olmaları sebebiyle geniş kitlelerce bilinmiyor ve ziyaret edilmiyor. Fransız hükümeti, bu tip göz ardı edilmiş kültürlere has müze açılmasını isteyen eleştirilere yanıt olarak, 2006'da Eyfel Kulesi'nin yakınlarındaki lüks bir binada Musée du quai Branly adında bir müze açtı. Görkemine ve merkezi bir konumda olmasına rağmen, çoğu kişi belirli kültürlerin Musée du quai Branly'ye sürgün edilmesini sömürgecilik döneminin tutum ve önyargıların devam ettirilmesi ve bu kültürlerin ötekileştirilmesi olarak görüyor.
1989'da tamamlanmış piramid ve Cour Napoléon'un (Napolyon Avlusu) görüntüsü, çeken I. M. Pei, Louvre Müzesi, Paris
1989'da tamamlanmış piramid ve Cour Napoléon'un (Napolyon Avlusu) görüntüsü, çeken I. M. Pei, Louvre Müzesi, Paris

Kalan sorular

Bugün Louvre Müzesi çok popüler ve her yıl milyonlarca turisti ağırlıyor. Bu yüzden misafirlerin kullanacağı yollarda yeni düzenlemeler yapılıyor. Mimar I. M. Pei'nin yaptığı yeni giriş yolu ise tartışmalara sebep olan bir ilk adım niteliğindeydi. Bu proje, Rönesans avlusunun ortasındaki bir piramidi içeriyor ve misafirlerin girişini buradan sağlayarak müzeye daha çabuk alınmalarını, ardından modern ve tüm hizmetlerin bir arada olduğu bir alana ulaşmalarını sağlıyor.
2017'de çok sayıda ziyaretçi müzede yıldırım turları attı. Bu turlarda Mona Lisa, Kanatlı Zafer Heykeli ve Venus de Milo'ya bakılıp çıkılıyor, şimdi yasaklanmış olan selfie çubukları kullanılıyor ve hemen yakındaki yeraltı alışveriş merkezinde yiyilip alışveriş yapılıyor ve telefonlar şarj ediliyordu. Bazıları Louvre'un bir sanat müzesinden, bir eğitim merkezinden, ilham alınacak sessiz bir yerden eğlenilecek bir turist merkezine dönüştüğünü söylüyorlar. Bazıları da bu yaklaşımın Fransız kraliyet ailesinin elitizminin bir kalıntısı olduğunu iddia ediyor.
Salle Mollien, Louvre (19. yüzyıl Fransız akademisi resmi ile birlikte) (fotoğraf: Steven Zucker, CC BY-NC-SA 4,0)
Salle Mollien, Louvre (19. yüzyıl Fransız akademisi resmi ile birlikte) (fotoğraf: Steven Zucker, CC BY-NC-SA 4,0)
Aslında müzelerin ve koleksiyonların değeri konusundaki tartışma bütün dünya genelinde devam ediyor. Tartışmanın merkezinde iktidar ve otoriteyle ilgili sorular bulunuyor. Sanatı, onun biçimini, yerleşimini, ulaşılabilirliğini ve tanımını kontrol edenler, bizim kim olduğumuzu ve geçmişle olan bağımızı tanımlayan kültürel anlatının çoğunu da kontrol etmiş oluyorlar. Bu kontrol küratör ve akademisyenlerde mi kalmalı, yoksa bunlar halkın sesine kulak mı vermeli? Bu soruda kimin tarafında olursanız olun, Louvre meselesi müzeler ve politika arasındaki bu karmaşık ilişkinin saray kadar eski olduğunu gösteriyor.

Ek Kaynaklar:
Carol Duncan, Carol, Civilizing Rituals: Inside Public Art Museums (London and New York: Routledge, 1995).
Andrew McClellan, Inventing the Louvre: Art, Politics, and the Origins of the Modern Museum in Eighteenth-Century Paris (Berkeley: University of California Press, 1999).
Sally Price, Paris Primitive: Jacques Chirac’s Museum on the Quai Branly (Chicago: University of Chicago Press, 2007).

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.