Ana içerik
19. Yüzyıl Avrupası'nda Sanat
Konu: 19. Yüzyıl Avrupası'nda Sanat > Ünite 5
Ders 3: Empresyonizm (İzlenimcilik)- Degas'nın "Yarışlarda" İsimli Tablosu
- Degas'nın "Dans Sınıfı" İsimli Tablosu
- Degas'nın "Müzeye Ziyaret" İsimli Tablosu
- Caillebotte'nin "Paris Sokağı, Yağmurlu Bir Gün" İsimli Tablosu
- Caillebotte'nin "Banyosundaki Adam" İsimli Tablosu
- Morisot'nun "Beşik" İsimli Tablosu
- Cassatt'ın "Locadaki İnci Kolyeli Kadın" İsimli Tablosu
- Cassatt'ın "Loca" İsimli Tablosu
- Cassatt'ın "Çocuk Banyosu" İsimli Tablosu
- Cassatt'ın "Yatak Odasında Kahvaltı" İsimli Tablosu
- Claude Monet'nin "Argenteuil Köprüsü" İsimli Tablosu
- Claude Monet'nin "Pourville'de Kayalıklarda Yürüyüş" İsimli Tablosu
- Claude Monet'nin "Kavak Ağaçları" İsimli Tablosu
- Claude Monet'nin "Rouen Katedrali Serisi" İsimli Tablosu
- Claude Monet'nin "Nilüferler" İsimli Tablosu
- Renoir'ın "Loca" İsimli Tablosu
- Renoir'ın "Büyük Bulvarlar" İsimli Tablosu
- Renoir'ın "Denizcilerin Kahvaltısı" İsimli Tablosu
© 2023 Khan AcademyKullanım ŞartlarıGizlilik PolitikasıÇerez Politikası
Degas'nın "Yarışlarda" İsimli Tablosu
Edgar Degas, Kırsaldaki Yarışlarda ,1869, tuval üzerine yağlıboya, 36,5 x 55,9 cm / 14-3/8 x 22 inç (Güzel Sanatlar Müzesi, Boston). Orijinal video Beth Harris ve Steven Zucker tarafından hazırlanmıştır.
Tartışmaya katılmak ister misiniz?
Henüz gönderi yok.
Video açıklaması
Eğer bir bebekle seyahat ettiyseniz bilirsiniz, Bebekler çok fazla ilgi ister. Degas’nın Yarışlarda ismini verdiği küçük tabloda da durum bundan ibaret. Bebek kesinlikle ailenin odak noktası. Hatta köpeğin bile. Aslında, sadece atlar, bebekle pek ilgilenmiyorlar gibi görünüyor. Son derece ilginç bir kompozisyon ortaya çıkmış. İşte Degas’nın en oyunbaz hali. Şu an baktığımız resim sanki belli bir düzen içinde değilmiş, bir enstantaneymiş gibi görünüyor. Bu Degas’nın en iyi yaptığı şey. Resimlerini o kadar dikkatle kurguluyor ki sanki hiç kurgulamamış gibi,spontane gibi duruyorlar. Biz buna, fotoğraf sayesinde alışığız ama 19. yüzyılda son derece alışılmadık olsa gerek. Yani, arabanın tekerleklerinin nasıl yarıda kesildiğine bakın. Atlar da tüm değiller, Bacaklarının bir kısmı resimde değil. Aslında resim ilk bakışta göründüğünden çok da eğlenceli. Aile resmin tamamen sağında, ortaya doğru ilerlerken arada büyük bir boşluk var ve orada da figürler çok küçük. Ben özellikle küçük atın tam arabanın üzerindeymiş gibi durmasını çok seviyorum. Öndeki kahverengi atın arkasında da oraya tünemiş gibi görünen
küçük bir figür var. Bunlar akademinin asla izin vermeyeceği türden uygunsuzluklar. Ama Degas bundan gerçekten zevk almış. Akademik bir resimde nesnelerin bir anlamı olmasını bekleriz. Resmin çerçevesi içindeki bütün şekillerin tam olmasını İki boyutlu resim içerisinde üç boyutlu bir algı yaratılmasını bekleriz. böylece çok küçük görünen figürler bile bir anlam ifade eder, ve ön planla arka plan arasındaki uzaklığı net bir şekilde gösterir. Ama burada Degas düz, geniş bir yeşillik yapmış, buna tam olarak derinlik diyemeyiz. Tabii ki benim için bu resmin en ilginç tarafı arabanın içinde yer alıyor. Aile ve aile içindeki etkileşim. Gerçekten çok tatlı. Bütün ilgi bebeğin üzerinde, acaba yiyecek mi, ya da huysuzlanmayı bırakacak mı? O dönemlerde, üst sınıf kadınlar kendi çocuklarına bakmazlardı. Çocuklarla süt anne olarak bilinen, maaşlı bakıcılar ilgilenirdi. Dikkat ederseniz göğsünün açıkta olduğunu görebilirsiniz Bu esnada bütün figürler çocuğa bakıyor. Sınıf meselesi de resmin içine yerleştirilmiş. Çünkü, Üst sınıftan bir kadını bu şekilde göremezdik. Süt anne, bir anlamda üst sınıf yaşantısının bir aksesuarı, tıpkı oradaki küçük siyah boxer köpek gibi. Köpek ve ait olduğu aile son derece aristokrat görünüyor. Köpeğin çok özel bir tür olduğu belli. Dik oturuyor. Adamın da başında silindir şapkası var, iyi giyimli olduğu belli. Karısı da son derece iyi giyimli. Ve tüm bunlar işçi sınıfından süt annenin resmi olmayışıyla son derece çelişiyor. Elbette, at yarışlarıyla ilgili bir ortamdayız. Bu, at yarışlarının gayet ayrıcalıklı bir spor olduğu bir dönem. Yani, son derece soylu, şık bir ortamdayız. Ve bu kayıtsız ana tanık oluyoruz. Yeni üst sınıfın boş zamanında neler yaptığına dair bir sahne görüyoruz. Bu çok tipik empresyonist bir konu. Aynı zamanda tamamiyle yeni bir konu. Bu aslında, 19. yüzyılın ikinci yarısında, Paris’in gerçek şehir hayatını kucaklayan modern sanat dediğimiz şeyin de başlangıcını oluşturuyor.