Wallis'in "Chatterton" İsimli Tablosu

Merhaba! Bu kez Londra'da Tate Britain Müzesi'ndeyiz ve Henry Wallace'ın 1856 yılında yapmış olduğu 'Chatterton' isimli tabloya bakmaktayız. Chatterton, 18. yüzyılda yaşamış bir yazar. Henüz 17 yaşındayken arsenik kullanarak intihar ediyor. Chatterton çok popüler bir romantik yazar. Değeri anlaşılamayan dahilerden. Yaptığı işin karşılığını maddi olarak alamıyor. Chatterton İngiltere'de ticari olarak daha başarılı bir kariyere sahip olabilirdi. Yazdıkları çok satılıyor, ancak yazar maddi olarak karşılığını alamıyor. Ölümünden sonra yazarın muhasebe defterleri incelendiğinde, eserleri için ederinin çok altında ödemeler aldığı görülüyor. 19. yüzyıl sanatçılarının pek çoğu aynı durumda, yarattıkları sanat eserlerinin karşılığını maddi olarak alamıyorlar. Bakın bedeni arkaya doğru kıvrılmış. Bu küçük tavan arası odada, açık olan küçük pencereden süzülüp gelmiş gibi duruyor. Pencereden, Chatterton'ın yaşadığı Londra şehrinin silueti ve St. Paul gözüküyor. Depoya benzeyen bu tavan arası odada yazarın fakirliğini vurgulayan eşyalar görüyoruz. Küçük bir tahta masa. Eski bir şamdan. Mum tamamen yanıp bitmiş, üzerinden duman çıkıyor. Burada bir sembolizma var. Mumun tamamen yanıp bitmiş olması, yazarın hayatının sona ermiş olduğunu simgeliyor. Ayrıca cam kenarında da ölmek üzere olan bir gül görüyoruz. Baktığımız, Pre-Rafaelist tarza uygun bir resim. Hatlar net, renkler canlı, detaylar özenle şekillendirilmiş. Örneğin yatak örtüsünün üzerindeki iplere, kıvrımlara ve ışığın yarattığı gölgeye dikkat edin. Odadaki en sıradan eşyanın detayları bile özenle yapılmış. Detaylı ve gerçekçi şekilde canlandırılmış pek çok nesne var. Örneğin sol tarafta yırtılıp atılmış yazılarını görüyoruz. Kutunun kapağına ışık vurmuş. Renk seçimi, 19. yüzyıl ortasındaki resimlerle karşılaştırıldığında oldukça sıradışı. Saçlarının kızıllığı ile teninin yeşile çalan tonu kontrast oluşturuyor. Pantalonundaki kıvrımlarda açık ve koyu mavi ile mor kullanılmış. Arka planın koyu renk olması dolayısı ile, buradaki renk çok daha canlı gözüküyor. Pre-Rafaelist ressamlar, bu dönemin sanatçılarının aksine koyu renk zemin yerine beyaz zemin üzerine resim yapıyorlar. Resimde, öyküye ilişkin ipuçları var. Örneğin sağ elinin yanında sadece yere düşmüş ayakkabısını değil, arsenik şişesini de görüyoruz. Yatış pozisyonu, Pieta'yı anımsatıyor. Bu yatış pozisyonu , onun bir anlamda sanatçıların geleceği için kendisini feda etmiş olduğunu belirtiyor. Sanatçılar için gerçekten zor bir dönem. Zira, sanat eseri siparişi veren kişiler açısından istikrarsız bir dönem. Sanat tarihini düşündüğünüzde, sanat eserlerini sipariş edenler önce kilise, daha sonraları ise aristokratlar olmuş, Ancak endüstrileşen toplumda, sanat eseri de artık bir mala dönüşmüş. Bunun yaratıcı bir dahi için ne anlama geldiğini düşünmek, gerçekten güç. Hoşçakalın!