If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Konu: Avrupa 1300-1800 > Ünite 8

Ders 4: Hollanda Cumhuriyeti

Judith Leyster, "Otoportre"

Judith Leyster, Otoporrte, 1633 civarı, tuval üstüne yağlı boya, 74.6 x 65.1 cm / 29-3/8 x 25-5/8 inç (National Gallery of Art)
Konuşmacılar: Dr. Beth Harris ve Dr. Steven Zucker.
Orijinal video Steven Zucker ve Beth Harris tarafından hazırlanmıştır.

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.

Video açıklaması

Washington’da ulusal sanat galerisindeyiz. Önümüzde duran eser Judith Leyster imzalı, Barok tarzı bir oto portre. Barok dönemi yapılan bir tablo olduğu için Barok tarz dedik. Fakat şöyle bir Barok tarzı hakkında düşünecek olursak, aklımıza ilk gelenler Caravaggio, Bernini yada İtalyan Barok sanatı olabilir. Dramatik ve enerjisi yüksek olan bu örnekleri düşünürüz. Peki, bu duru oto portreye Barok vasfını kazandıran nedir? Bu tablo Elevation of the Cross, Çarmıh’ın Kaldırılması yada Ecstasy of Saint Theresa, Aziz Teresa’nın Vecdi gibi din temalı değil. Hollanda stili Barok bir tablo, Kuzey Barok tarzı olarak da bilinir. 17. Yüzyıl da Hollanda, İspanya ile ayrılıp kendi devletini kurdu. Devlette sanat eserleri satın alan tüccar sınıfı vardı, o zamanlar sanatçı olmak keyifli olsa gerek. Özellikle St. Luke’un sanatçılar loncasına girildiği zaman 21. Yüzyıl aratmayan ticaret odalarının kapıları birden açılıyordu. Eğer bu loncada değilseniz düzgün bir stüdyo kurmak bile çok zor olabiliyordu. Ressamımız Judith Leyster bu loncaya girmeyi başarmıştı. O zamanlar Judith Leyster gibi profesyonel kadın ressamlar yaygın değildi. Protestanlığın yaygın olduğu ve Hollanda’da ressamların kilise tarafından desteklenmediğini söylemekte de fayda var. Burada sert ya da din temalı bir eser görmüyoruz, sadece işini yaparken bize bir şey söylemek için bir an dönüvermiş bir ressamı görüyoruz. Plansızlık duygusu hakim. Bunu tabloya baktığımızda görebiliriz, örnek olarak; dirseğini sandalyenin arka kısmına koymuş, bu sadece o an için yapılmış rahatsız bir hareket. Fırçası boyaya batırılmış, iş üzerinde olduğu belli. burada aynı zamanda da Barok sanatının samimiyetini görüyoruz, onunla arkadaş gibiyiz. Dirseği ve fırçası bize yaklaştıkça küçülmüş, Barok sanatında sıkça gördüğümüz şekilde izleyici ile olan duvarlar yıkılmış. Bu fırçalar bize birazcık daha yakın görünüyor, gözümüze uygun açıda çizilmiş. Elindeki paleti net bir düzlükte tutuşu ve paletin üzerinde yansıtılmış olan hamlık ve tazeliğe hayran kaldım. Frans Hals portrelerine benzer bir eser. İkisi de çağdaş sanatçılardı. Tarihçilerin düşüncelerine göre beraber çalışmış olma ihtimalleri var. ama bunu kanıtlayacak herhangi bir belge mevcut değil. Şu bez parçasının ne kadar düzensiz şekilde çizildiğine bakın. Kolundaki dantelde ve eteğinin ipek kısmında da aynı şeyi görebiliriz. Giysisi yeni ve sık kullanılmamış gibi, o ana özel giyilmiş. Büyük ihtimalle konumunu ve itibarını bize göstermek istemiş. Resmin konusu ise bilinçli olarak karmaşık ve iç içe bırakılmış. Tuvale baktığımız da onu başka bir tuvale resim yaparken görüyoruz. Burada çizilen figür ise Merry Company isimli 17.Yüzyıla ait standart bir tip. Fakat tuvalin yüzeyinin altına baktığımızda oto portre olması muhtemel farklı bir kadın figür görüyoruz. Yani bu kendisinin oto portresini çizen halinin oto portresi. Fakat bunun yerine müzisyen ya da Merry Company figürü çizerek hem portre çizen hem de diğer tarzlarda resimler çizen bir ressam olduğu, mesajını vermiş. Burada, sanat eserleri satın alan tüccar loncası için cazip bir görüntü olması amaçlanmış gibi. Lonca için yaptığı bir sunum parçası olabilir. 21 yaşına göre son derece rahat ve kendine güveni tam görünüyor. 19.Yüzyıl sonlarına kadar eserleri kayıptı ve bir çok eseri Frans Hals’a ait sanılıyordu. Tabloyu kadınlara yapılan baskı düşüncesi ile feminizm merceğinden incelemek ilginç olabilir. Erkek ressamlarımın eserleri hakkında bunu yapamayız tabi ki. Bu olay, akıllara, tarihteki kopukluğunu kabullenmiş bu portreye nasıl bakmamız gerektiği sorusunu getiriyor.