Ana içerik
Sanat Tarihinde Özel Konular
Konu: Sanat Tarihinde Özel Konular > Ünite 1
Ders 1: Yeni Başlayanlar için Rehber"Kriz döneminde" kültürel miras
Orijinal içerik Dr. Stephennie Mulder ve Dr. Debora Trein tarafından hazırlanmıştır.
“Kültür kriz yaşıyor" cümlesini daha önce duydunuz mu?
Son yıllarda, özellikle Orta Doğu’da IŞİD’in yıkıcı eylemlerinin artmasından beri, akademik dergilerin yanı sıra medyada da “kriz döneminde kültürel miras” teması üzerine birçok makale görmek mümkün. Hatta bu konunun en revaçta konulardan biri olduğu bile söylenebilir.
Peki bu ne kadar doğru?
Kültürel mirasın dünyanın birçok yerinde yıkım, yağma ya da yasadışı kaçakçılığın tehdidi altında olduğu kesinlikle doğrudur. Ayrıca son yirmi-otuz yıl içinde kültürel mirasa yönelik yeni tehditler ortaya çıktığı da doğrudur.
Bunlar arasında,
- eBay gibi online alışveriş yerleri ile ülke sınırlarında ürün hareketinin kolaylaşması
- küresel bankacılığın yayılması
- savaş ve diğer siyasi istikrarsızlık ve yoksulluk biçimleri
- ağır iş makineleri ve patlayıcılara erişimin yayılması vardır.
Bazı bölgeler — en yakın zamanda Orta Doğu'nun zengin mirasa sahip bölgeleri— özellikle devam eden siyasi çalkantılar ve sorunlar bağlamında kaçakçılıkta bariz bir artış yaşamaktadır.
Ancak dünyadaki kültürel mirasın yok edilmesini “kriz” olarak tanımlamak belki biraz yanıltıcı olabilir. “Kriz” , acil ancak geçici bir problem anlamına gelen bir terimdir. Oysa kültürel mirasın kaybedilmesi ve yok edilmesi insanlık tarihinde yeni bir olgu değildir ve yalnızca uzak ülkelerdeki siyasi iktidarsızlık süresiyle sınırlanmamıştır. Dünyanın birçok bölgesi kültürel mirası korumak için siyasi, toplumsal ve ekonomik güvenlik de dahil birçok zorluğa karşı eskiden beri devam eden bir mücadele içindedir (örneğin, Amerika Birleşik Devletleri). “Kriz” deyince akla gelen düşünce yanıltıcı olabilir; çünkü kültürel mirasın yok edilmesini, sorunlar ortadan kalkınca düzelecek olan bir olgu olarak gösterir. Gerçekte ise “kriz” durumları, zaten yıkılma sürecinde olan kültürel mirasın daha da zarar görmesi için yeni bir fırsat sunar ve “kriz” ortadan kalkınca da bu durum devam eder.
Kültürel mirasa yönelik tehditler: savaş
Bu süreçlere daha yakından bir bakalım. Genel anlamda bakıldığında iki tür tehdit vardır:
- Kültürel miras alanlarının ve nesnelerin savaş, yoksulluk ve gelişim girişimleri sonucunda tahrip edilmesi
- Nesnelerin bu bağlamda yağmalanması ve yasadışı ticaretinin yapılması
Savaş zamanlarında miras değeri taşıyan alanların tahribatı ikincil zayiat sonucunda gerçekleşebilir. Örneğin belirli bir yeri hedef alan bomba yanlışlıkla farklı bir yeri vurabilir, ya da düşmanın mücadele gücünü kırmak ya da değerlerine ve dini ve kültürel sembollerine hakaret amacıyla kasıtlı zarar verilmiş olabilir. Suriye İç Savaşı'nda IŞİD tarafından yapılan yıkımları büyük ihtimalle duymuşsunuzdur. Ancak şehirlerde ve miras alanlarında yapılan tahribatın hepsi IŞİD tarafından yapılmamıştır. Buradaki yıkım, Halep antik şehrinin dokusunun neredeyse %70'ini yok eden hava bombardımanları sonucunda da oluşmuştur.
Başka bir ülkedeki rejimi kötü göstermek genelde çok kolaydır, ancak benzer düzeyde bir yıkımın II. Dünya Savaşı'nda hem Mihver Devletler hem de İtilaf Devletleri tarafından yapıldığını da unutmamak gerekir. İtilaf Devletleri'nin en bilinen yıkımı, Dresden şehrinde 1945 tarihinde gerçekleşen İngiliz ve Amerikan hava mücadelesi sonucunda şehrin %70'ten fazlasının harabeye dönmesidir. 2003 yılında Irak'taki işgalci ABD güçlerinin ihmali de bilindiği üzere yalnızca yarısı geri dönen binlerce nesnenin kaybolduğu Irak Ulusal Müzesi'nin yağmalanmasına ve Irak'ın muhteşem ulusal kütüphanesinin, içindeki paha biçilemez 16. yüzyıl el yazması yüzlere kitap da dahil olmak üzere, yakılıp yıkılmasına yol açmıştır. Kültürel mirasın kasıtlı ya da ihmale dayalı yıkımı uzun süredir savaşın ana stratejilerinden biridir ve failler çok nadir yargılanırlar.
Kültürel mirasın yıkımının uzun tarihi bize, kültürün yok edilmesinin her zaman güçlü bir hakimiyet yöntemi olarak görüldüğünü ve insanların hayatlarına verdiği değeri ortadan kaldırmak için ana strateji olarak görüldüğünü gösterir. Son yıllarda kültürel mirasın yok edilmesi — ister savaş, ticari sömürü ve/ veya yağmalanma sonucunda olsun — UNESCO tarafından bir kültürel temizlik türü olarak tanımlanmıştır. Zulmü uygulayan taraf insan hayatını alarak bireysel insanların varlığını siler ancak kültürü yok ederek halkların geçmişini ve kimliğini silmiş olur. Bu yüzden kültürel mirasın yok edilmesinin genelde soykırımın öncüsü olduğunu söylemek şaşırtıcı olmaz. Bunun sebebi zulmü işleyenlerin, insanların geçmişini ellerinden alarak onları gelecekten de mahrum etmesidir.
Kültürel mirasa yönelik tehditler: gelişim, iklim değişikliği, turizm ve doğal afetler
Bunlara rağmen kültürel mirasın savaş zamanındaki yıkımı dünyadaki kültürel mirasın kaybının sadece küçük bir bölümüdür. Çok daha büyük ve uzun süren yıkımlar ise kentsel gelişim, mineral ve kaynak çıkartılması, iklim değişikliği, turizm ve hatta doğal afetlerden kaynaklanır. Örneğin, Afganistan'in Mes Aynak bölgesindeki eski Budist bölgesi şu anda Çin'in, yakın zamanda çıkan bir belgeselde de ortaya çıkan madencilik çıkarlarının tehdidi altındadır. Benzer şekilde ABD'de kamusal bölgelerden kaynak çıkartmanın yaygınlaşması da, 2017'nin Aralık ayında Başkan Trump tarafından imzalanan kararla tartışmaya açık şekilde %85 azaltılan Bears Ears Ulusal Anıtı'nda olduğu gibi, geniş bir alanda miras kaybı yaşanmasına sebep oluyor.
Birçok kültürel miras alanı turist gelirini artırmak için korunsa da, turizm de miras alanlarında büyük yıkımlara yol açabilir. Bu bölgelerin çektiği büyük sayıda insan yüzünden ve bölgelerinin artık turistlere yönelik bir yer haline getirilmesi sebebiyle, bölge halkı o yerle bağlarının silindiğini hissedebilir. Buna güzel bir örnek Dubrovnik'tir. Dubrovnik, Balkan Savaşı'ndan sonra bağışçıların oluşturduğu uluslararası bir birlik tarafından yeniden inşa edilmiştir. Günümüzde adeta Game of Thrones tarzında bir turist akını ile karşı karşıya kalan bu şehrin sakinlerine göre, durum savaş zamanındakinden bile daha kötüdür.
Yağmalama
Kültürel mirasın savaş döneminde yok edilmesi ani bir ölüme benzetilirse, yağmalama da onu yavaşça kemiren bir kanser gibidir. Yağmalama, kültürel eşyaların, genelde Amerika ve Avrupa'daki zengin gizli alıcılara, antika piyasasında satılmak için çalınmasıdır. Sanat tarihi profesörü Nathan Elkins'in gösterdiği gibi, madeni para gibi küçük obje veya nesnelerin satın alınması bile geçmiş zaman hakkında bilgi edinmemizi zorlaştıran sonuçlar doğurabilir. Bir nesne asıl olması gereken yerden ayrıldığında, insanların bir zamanlar nasıl yaşadığıyla ilgili nesnenin bize iletebileceği bilgi de kaybolmuş olur.
Arkeologlar bir objenin bulunduğu çevreye onun "bağlamı" der. Bağlam bir obje ve o objenin arkeolojik bölgedeki diğer tüm obje ve malzemelerle ilişkisidir. Objeler arasındaki bu ilişki sayesinde arkeologlar geçmişi yeniden oluşturabilir (bu yüzden yağmalanan ve bu bağlamdan koparılan objeler “temellenmemiş“) olur. Buna bağlı olarak, eski madeni paralar gibi, en küçük objeler bile insanların geçmişteki yaşayışlarıyla ilgili güçlü kaynaklar sunabilir. Genelde yerliler yağmacılıkla suçlansa da, yerel yağmacılığın genelde geçinmek için yapıldığını — az bir kazanç elde edilmek için yapıldığını — ve yalnızca zengin ülkelerdeki talebe karşılık sağladığı için kâr elde edilebildiğini belirtmek gerekir. Antika piyasası çok büyüktür ve Wall Street Journal'ın geçen seneki raporunda belirttiği üzere, aynı uyuşturucu kaçakçılığında olduğu gibi terör, suça teşebbüs ve birçok farklı yasadışı aktiviteye teşvik ettiği için yağmacılığın geçmişle ilgili bilginin kaybolmasından çok daha büyük sonuçları vardır.
Bu konuda neler yapılabilir?
"Güncel kriz"le ilgili tartışmayı uzun süredir devam eden küresel boyuttaki bir sorunun son dönemdeki tekrarını yaşıyor olmamızla ilgili bir çerçevede değerlendirmek, "kötü elemanları" (örneğin IŞİD) yok etmenin yıkım ve yağma sorununu tamamen ortadan kaldıracağı gibi basite indirgenen çözümlerden kaçınmamızı sağlar. En önemlisi, yıkımın asıl sebebine, yani zengin ülkelerdeki kültürel miras objelerine yönelik talebe— tüm antika ticareti piyasasını yürüten bir talep — ve bu ticaretin artmasına sebep olan güçsüz yasalara odaklanmamızı sağlar. Ayrıca antika ticareti hakkında kamu eğitiminin yetersizliği ya da (piyasa taleplerini karşılamaya yönelik özel eşya olarak görülen) sanat ile (genelde "evrensel" kabul edilen ve herkesin mirası sayılan) kültürel miras arasındaki sorunlu ayrım gibi konuları tartışmanın başlaması da böylece mümkün olur.
Kültürel mirasın çok uzun zamandır tehlikede olduğunu anlamak kısa vadeli, kriz odaklı çözümlerden kaçınıp uzun vadeli ve sistematik çözümler bulmamıza yardım edecektir.
Ek kaynaklar:
Trinidad Rico, "Risk Altındaki Kültürel Miras: Baskın Koruma Sisteminin Otorite ve Özerkliği," Miras anahtar söcüklerinde: Kültürel Mirasın Retoriği ve Yeniden Tanımlanmasıin , Kathryn Lafrenz Samuels and Trinidad Rico, editors, Boulder, University of Colorado Press, 2015, sayfa 147–162.
Tartışmaya katılmak ister misiniz?
Henüz gönderi yok.