Ana içerik
Dünya Tarihi
Konu: Dünya Tarihi > Ünite 2
Ders 4: Büyük İskender İmparatorluğuBüyük İskender
Genel bakış
- Askeri gücü ile ünlü Büyük İskender, tarihte efsanevi bir karakterdir.
- Büyük Iskender hakkında bildiklerimizin çoğu güvenilir değildir ve efsanelerle doludur; bu mitolojilerin çoğu İskender'in halefleri tarafından kullanılmıştır.
Trakya Krallığı'nda, MÖ 361 ile 281 yıllları arasında yaşamış, Büyük İskender'den sonra iktidara gelen Lysimachos döneminde ilginç bir madeni para basılmıştır. Çanakkale Biga'daki antik Parion şehrinde basılmış bu paranın üstünde, her iki yanında koç boynuzu bulunan tacı ile Büyük İskender'in başı yer almaktadır. Bu boynuzlar, İskender'in kendisinin soyundan geldiğini iddia ettiği Mısır tanrısı Amon'u ya da genelde Zeus-Amon olarak birlikte düşünülen tanrıyı simgelemektedir. Tanrıların sahip olabileceği bu boynuzlar ile resmedilen İskender'in, ilah olarak görüldüğü düşünülmektedir.
Şaşırtıcı biçimde, üzerinde İskender'in sureti bulunan madeni paralar İskender tarafından değil, halefleri yani ondan sonra yönetime gelenler tarafından basılmıştır. Haleflerinin yeni imparatorluklar kurmalarına rağmen vefat etmiş eski yöneticilere atıfta bulunmalarının sebebi neydi? Bunun nedeni, tarihsel açıdan tanım kesin doğru olsa da olmasa da Büyük İskender'in geçmişte ve halen günümüzde, gücün, askeri dehanın ve zaferin güçlü bir simgesi olarak görülmesidir. İskender'in sureti, ismi ve efsanevi gücü ölümünden çok sonra bile yankılanmaya ve siyasi olarak görünür olmaya devam etmiştir.
Efsanelerle dolu bir tarih
Mitolojiler ve efsaneleri bir yana bırakırsak İskender'in tarihini nasıl anlatabilir ve doğru bir anlatım oluşturabiliriz? Bu zor ancak önemli bir görev, çünkü İskender'in tarihi; Avrupa, Asya ve Afrika boyunca uzanan geniş bir bölge üzerinde esaslı etkileri olan Yunan İmparatorluğu'nun tarihi anlamına gelmektedir.
Elimizde İskender'in hayatına dair, MÖ 30 ile ölümünden yüzyıllar sonra, yani MS 3. yüzyıl arasında oluşturulan anlatılar bulunmaktadır. Bunlar içinde bilinen en eskisi, Yunan tarihçi Diodorus tarafından yazılmıştır. Ayrıca Romalı tarihçiler tarafından yazılan diğer hikayeler de mevcuttur. Bu yazarlara İskender'in tarihçileri denmektedir. İskender'in tarihçileri, seferlerde İskender'le beraber bulunmuş ve savaşmış kişilerin İskender'in ölümünden kısa süre sonra yazdığı çeşitli türdeki yazıları yorumlamışlardır.
Bu anlatıların ne kadar güvenilir olduklarını bilmiyoruz. Bunun sebebi, kendi güçlerini sağlamlaştırmak için İskender'in imajını kullanan imparatorların yönettiği çeşitli Yunan ve Roma devletlerinin propagandaları ile anlatıların karışmasıdır. Tarihçiler daha geniş açıdan bakabilmek için, Babil gibi Büyük İskender'in imparatorluğu'nun diğer bölgelerindeki kaynakları yorumlamaktadır. Örneğin Babil'de bulunan bir tablette, İskender'in ölüm tarihi Akad yazısı ile "Kral, 29. günde öldü" şeklinde kaydedilmiştir.
Büyük İskender'in hayatı ve seferlerine dair delillerin, birbirlerinden çok farklı mesafelerde elde edilmesi imparatorluğun sınırlarının geniş olduğuna dair fikir vermektedir. İskender'in güçlü bir askeri lider olduğunu biliyoruz. Önemli seferlere liderlik etmiş ve fethettiği yeni bölgelere ait yerel siyasi kaynakların avantajlarını da kullanarak imparatorluğunu Yunanistan'dan İran, Babil, Mısır ve ötesine genişletmiştir.
Tarihin yalnızca büyük kişilere dair hikayelerden oluşmadığını hatırlamakta fayda var. Büyük İskender'in imparatorluğu yalnızca askeri hünerleri sayesinde değil, babasının Yunanistan'ın istikrar içermeyen siyasi şartlarında avantaj sağlayan başarıları sayesinde de gelişmiştir. İskender'in kendi fetihleri de kendisine imparatorluğunu hızla ve çok az direnç karşısında genişletme olanağı sağlayan özel siyasi koşullarda gerçekleşmiştir.
Nihayetinde İskender'in hükümdarlığı yaklaşık on yıl kadar yani oldukça kısa sürmüştür. Belki de imparatorluğunun en büyük etkisi, kendinden sonra gelen ve çok daha uzun süre varlık gösteren imparatorluklar yoluyla Yunan kültürünün yayılmış olmasıdır.
Bir imparatorluğun yükselişi
Peloponez savaşından sonra Yunan polis ya da şehir devletleri bölünmüş ve kaynaklarının çoğunu tüketmişlerdi. Bu durum, liderleri güçlenen ve güçlerini birleştiren kuzey komşuları Makedonyalılar'ın ülkeyi ele geçirmesi için ortam yaratmıştır. Makedonya Yunanlılar için bir nevi arka bahçe, kereste kaynaklarının ve kuzular için otlak alanların bulunduğu bir yerden fazlası değildi. Makedonlar Yunanca'nın bir lehçesini konuşmaktaydı ve ayrı ayrı Yunan şehir devletlerinin aksine monarşi ve birçok yarı özerk boylar tarafından yönetilmekteydi. En güçlü hükümdarlardan biri Makedonyalı II.Filip'ti.
Yalnızca Büyük İskender'in babası olarak bilinse de, MÖ 359 ile 336 yılları arasında hüküm süren Makedonyalı II. Filip, başarılı bir kral ve başlı başına bir ordu kumandanıydı. Başarıları, oğlunun Darius III karşısındaki zaferi ve Pers İmparatorluğu'nu fethetmesi için zemin hazırlamıştır. Filip disiplinsiz ve etkisiz bir orduya sahip güçsüz, gelişmemiş bir toplum devralmış ve onu Makedonya çevresindeki bölgelerle Yunanistan'ın büyük kısmını hükmü altına alan etkin bir askeri güç hâline getirmiştir. Krallığın güvenliğini sağlamak için rüşvet, savaş ve tehdit yollarına başvurmuştur. Filip'in öngörüsü ve kararlılığı olmasaydı, İskender hiçbir zaman tarihteki yerini alamayabilirdi.
İskender'in Hükümdarlığı
MÖ 336 senesinde, Filip öldürüldükten sonra İskender kral ilan edilmiştir. İskender, hükümdarlığına ciddi tehdit oluşturanları boyunduruk altına aldıktan sonra ve Yunan şehir devletlerinin Charonea Savaşı sonrası kesin olarak Makedonya hakimiyetine alınmasıyla birlikte, babasının planladığı büyük sefere yani Pers İmparatorluğu'nuın fethine girişmiştir.
İskender Pers İmparatorluğu'nun siyasi istikrarsızlığından faydalanarak Pers'in ötesinde Anadolu, Suriye, Mısır, Mezopotamya ve Baktria'ya doğru yayılmıştır. Ancak mevcut siyasi sistemlerle etkin olarak mücadele etmemiştir. Aksine, kendi amaçları için onları benimsemiştir. İskender, birliklerine yiyecek ve malzeme tedarikleri için gereken kaynakları açık tuttukları sürece fethettiği yerlerdeki topluluklar üzerine kendi doğruluk, din ya da davranış anlayışını empoze etmemiştir. Bu durum onun geniş alanlar üzerinde hakimiyet kurabilmesini sağlayan önemli etkenlerden biridir. Ancak bu, İskender'in ayaklamaları amansızca bastırmadığı ya da kendisine karşı gelenleri acımasızca ortadan kaldırmaktan çekindiği anlamına gelmemektedir.
İskender, hükümdarlğı süresince çoğu Dicle Nehri'nin doğusunda olmak üzere kendi adını taşıyan 20 şehir kurmuştur. Bunların ilki ve en büyüğü Mısır'da yer alan İskenderiye'dir. Bu şehir, Akdeniz şehir hayatının önemli bir merkezi hâline gelmiştir. Şehirlerin konumları ticaret yolları kadar savunma pozisyonlarını da yansıtmaktadır. İlk başta bu şehirler yaşanması mümkün olmayan yerler olması ve savunma garnizonlarından daha fazlasını ifade etmemesi ihtimaller arasındadır. İskender'in ölümünden sonra bu şehirlere yerleşen Yunan nüfusun çoğu Yunanistan'a dönmeyi denemişti. Ancak İskender'in ölümünden yaklaşık bir yüzyıl sonra, bu toplulukların bir çoğu hâlen ayaktaydı ve özenle inşa edilmiş kamu binalarına ve hem yerel hem Yunan topluluklarını içeren önemli nüfusa sahipti.
İskender'in şehirleri büyük ihtimalle idari merkezler olarak kurulmuştu. Şehirlerin başlıca sakinleri, çoğunluğu İskender'in askeri seferlerinde hizmet eden Yunanlar'dan oluşuyordu. Bu idari merkezlerin amacı yeni fethedilen yerdeki nufüsun kontrol edilmesiydi. Ancak bu amaç İskender hayattayken anlaşılmamıştı. İskender, Pers İmparatorluğu gibi fethedilen yerlerde birleşmiş bir yönetim sınıfı oluşturmayı amaçlamıştı; fetheden ile fethedilen halkı birleştirebilmek için evlilik bağını kullanmaktaydı. Ayrıca Persler'in saltanat usullerinin bir kısmını da benimsemişti. Örneğin, onların kraliyet cübbelerine benzeyen cübbeler ve bazı saray törenlerini uygulamaktaydı. Birçok Makedon, bu uygulamaların Yunan ve yabancı kültürlerin melezlenmesi anlamına geldiğini ve bunun saygısızlık olduğunu düşünüyordu. İskender'in birleştirme çabaları orduya da uzanmıştı. Makedon tarzı eğitilen bazı Pers askerlerine Makedon rütbeleri vermiş, böylece uzun yıllar insan gücü ile ilgili olan sorunları çözmüştür.
MÖ 327 yılında Pers İmparatorluğu'nu kesin olarak hükümdarlığı altına alan İskender, dikkatini Hindistan'a yönlendirmiştir. İskender, Ganj nehrine yakın alanlarda birçok zafer elde etmiştir. Bunu yapmaktaki amacı nehri geçerek Hindistan'ın daha çok bölgesini fethetmekti. Ancak yorgun düşen birlikleri ayaklanarak ileri gitmeyi reddetmiştir. Bundan kısa bir süre sonra, birlikler ülkelerine doğru geri dönerken, MÖ 323 yılında, İskender yüksek ihtimalle bir hastalık sonucu hayatını kaybetmiştir.
İskender'in ölümü o kadar ani gerçekleşmişti ki, ölüm haberi Yunanistan'a ulaştığında insanlar bu habere ilk olarak inanmamışlardı. İskender'in oğlu, 4. İskender, kendisinin ölümünden sonra dünyaya geldiği için, kesin ya da meşru bir varisi yoktu.
Tartışmaya katılmak ister misiniz?
Henüz gönderi yok.