Çevre: Ticaret

"İskandinav tacir kaşiflerin, Doğu Avrupa coğrafyasının özelliklerinden birinin önemini fark etmeleri çok uzun sürmedi. Rusya'nın Avrupa'da kalan topraklarındaki bazı nehirler kuzeyden Baltık Denizi'ne doğru akarken, diğerleri güneyden Karadeniz ve Hazar Denizi'ne dökülür. Bütün bu alan o kadar düzdür ki, kuzeye ve güneye akan bu nehirlerin kaynakları birbirine çok yakındır. Akarsu kollarının karışması, özellikle kuzeydoğuya akan Oka Nehri ve gemilerin nehirlerin birinden diğerine silindirler üstünde itilerek akarsu sistemleri üzerinde yön değiştirebileceklerini keşfetmeleri, Dnieper Nehri ve Volga Nehri olmak üzere iki ana yoldan Karadeniz ve Hazar Denizi'ne geçişi mümkün hale getirdi.

Volga yönü Hazar Denizi'ne ulaşan ve İslam Halifeliği'nin Bağdat'ı başkent seçmiş Abbasi hükümdarlığındaki gelişmiş ekonomisine erişim sağlayan dümdüz bir rota oluşturuyordu. Burada Atlantik'ten Hindistan'a kadar uzanan koca bir imparatorluktan toplanan vergiler, heybetli bir ihtişam anlayışına sahip olan saltanat tarafndan harcanıyordu. Yani bu topraklar, tüccarların lüks ürünlerini satabilecekleri gerçek bir cazibe merkeziydi. Dnieper yönü ise bunun aksine çok daha zor, gemilerin yer yer karada taşınmasını gerektiren bazı tuhaf dönemeçler içeriyordu ve rotanın sonu Karadeniz'e açılıyordu... Bizans, Jüstinyen yönetimi altında acı bir şekilde ihtişamlı günlerinden kalan gücünü tüketirken; İslam Halifeliği ve asilzadeleri, İskandinavların sundukları lüks ürünler için çok daha zengin bir pazar oluşturuyordu."