If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

İslam Kültürlerinin Gelişimi ve Yayılması

Genel bakış

  • Abbasi Halifeliği'nin son dönemine doğru, daha önceden geniş topraklara yayılmış birleşik bir devlet olan İslam İmparatorluğu parçalara ayrıldı ve merkezi yapısını kaybetti.
  • Daha önceden Abbasilerin hakimiyeti altında bulunan pek çok topluluk farklı alanlarda hüküm sürmeye başladı.
  • Devlet gücünün azaldığı bu dönemde dini kurumlar giderek önemini artırdı.
  • Ticaret İslam kültürünün yayılmasına katkıda bulunurken aynı zamanda uluslararası bir birliğin büyümesini sağladı.
Dokuzuncu yüzyıldan onikinci yüzyıla kadar olan dönemde, İslam kültürü büyük bir gelişme gösterdi ve şu an İslamiyet olarak tanımladığımız hâlini aldı. İlk dönemlerdeki askeri fetihler ve toprakların genişlemesi İslamiyet'in sadece isim olarak duyulmasını sağlarken, daha sonraki dönemde pek çok insanın İslam dinine geçmesi İslam kültürünün gerçek anlamda yayılmasına olanak tanıdı.
İslam kültürünün yayılması ticaret, misyonerler ve İslam toplumunun siyasi yapısındaki değişiklikler sayesinde gerçekleşti. Bu sürecin bir sonucu olarak, günümüzde pek çok farklı İslam toplumunda İslamiyet'in farklı yorumlarıyla karşılaşıyoruz.

Siyasi merkezî yapının dağılması ve parçalara ayrılma

Yaklaşık 6.500 kilometrelik büyük bir alana yayılan Abbasi İmparatorluğu çok büyük ve etkileyiciydi, ancak bu kadar büyük bir devleti yönetmek oldukça zordu. İnsanlar İslam dinine geçtikçe, gayrimüslimlerden toplanan vergi geliri azaldı ve Abbasi hükümdarlığı artık harcamalarını karşılayamayacak hâle geldi. Abbasilerin dini otoritesi de halifeliğin meşruiyetini sorgulayan yeni dinî kurumların idaresindeki daha güçlü bir dinî aydın sınıfın oluşmasıyla birlikte giderek güç kaybetti.
Sonuç olarak, oldukça merkezî bir yapıya sahip olan Abbasi Halifeliği çok sayıda daha küçük ve bağımsız siyasi yapıya bölündü. Bu yeni siyasi yapılanma Abbasilerin gücünün azalmasında önemli bir rol oynadı.
Belki de İslamiyet'in Abbasi İmparatorluğu'nun sınırlarının ötesine yayılmasının sebebi, bu siyasi merkezî yapının dağılması ya da bölünerek istikrarını kaybetmesi ve yayılması olabilir. Çok geniş toprakları idare etmek zorunda olmayan bölgesel liderler, tek bir yönde daha verimli bir şekilde genişlemeyi başardı. Örneğin, Kuzey Afrika'daki Fatımi ve Berberi hanedanlıkları Sahralaltı Afrika'ya doğru genişlemeyi başardı ve Gazneliler de sınırlarını Hindistan'a kadar genişletti.
Abbasi İmparatorluğu zaman içinde nasıl bir değişime uğradı?
Bu değişimler İslamiyet'in yayılmasına ne gibi bir katkıda bulundu?

Çeşitli dinî kurumların ve devlet kurumlarının kurulması

Günümüzde İslamiyet, farklı mezheplere bölünmüştür. Bu mezheplerin ortaya çıkmasına yol açan olaylar İslamiyet'in ilk dönemlerinden gerçekleşse de, farklı dinî yorumların farklı düşünce tarzları şeklinde teşkilatlanması yüzyıllar sürmüştür. Aydınlar farklı olayları, yasaları ve farklı felsefi eserleri bir araya getirdikçe, yasalara ilişkin temel düşünce şekilleri de oluşmaya başlamıştır.
Mürekkeple yazılmış Arapça el yazısından bir sayfa.
Onbirinci yüzyılın ilk yarısından kalma, İspanya'daki İslam yasalarını gösteren el yazısından bir sayfa. Görsel: Wikimedia Commons.
Dinî kurumların istikrar kazanmaya başladığı dönemde, siyasi kurumlar gittikçe daha istikrarsız hâle geliyordu. İslamiyeti benimsemiş Türkler, topraklarını Arap topraklarına doğru genişlettikçe, Moğolların da dahil olduğu pek çok grup bu bölgeleri ele geçirdi. Siyasi istikrarsızlığın diğer bir sebebi de Engizisyon Mahkemesi ve Haçlı Seferleri'ni başlatan Batı Avrupa'daki Hristiyanlarla Müslümanlarla arasındaki çatışmaydı.
Bu siyasi kargaşanın gölgesinde, İslamiyet'in siyasi yapısı da değişiklik geçirdi ve gelenekselin dışına çıkarak Arap Müslümanlarının seçkinleri arasından olmayan yeni liderler ortaya çıktı. Eyyubi Hanedanlığı'nda Salahaddin gibi Kürt kökenli liderler o dönemde oldukça fazla söz sahibiydi. Ayrıca, Türk kökenli Memlüklüler de o dönemde güç kazanıyordu.
Önceden at üzerindeki süvariler tarafından kullanılan ahşap saplı ve ucu sivri metal başlıklı bir silah olan mızrakla talim yapan bir adamı gösteren resim. Resimdeki adamın sakalı olduğu ve kafasına kırmızı bir şapka taktığı görülebilir. Resmin etrafında Arapça el yazısıyla yazılmış bir metin bulunmaktadır.
On altıncı yüzyılın erken safhalarında mızrakla antrenman yapan bir Memlüklü tasviri. Görsel: Wikimedia Commons.
Sonuç olarak, Abbasilerin önceden tek başına yönettiği bölgelerde pek çok küçük devlet kuruldu. Abbasilerin beş yüz yıl süren ömrü, 1258 yılında Moğollar tarafından yağmalanmasıyla sona erdi.
Bir savaş alanının tasviri. Savaşçılar nehirleri ve toprakları aşıyor ve korumalı bir bölgeye erzak taşıyor.
1258'de Bağdat'ın Moğollar tarafından kuşatılmasını tasvir eden bir resim. Görsel: Wikimedia Commons.
Abbasilerin çöküşünden sonra, farklı sosyal ve siyasi yapılanmalar bu açığı doldurdu. Sufiler ve oluşturdukları dinî kurumlar, bu yapılardan biriydi. Sufi misyonerler Sahraaltı Afrika ve Güney ve Güneydoğu Asya'daki pek çok insanin İslam dinine geçmesini sağladı.
Paylaşılan dinî temellerden dolayı, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi diğer dinlerden İslam dinine geçiş nispeten kolay ve hızlıydı. Öte yandan, pagan ve çoktanrılı dinlerden İslam dinine geçiş ise daha zordu. İslamiyeti o bölgede hâlihazırda var olan dinî geleneklerle özdeşleştirerek insanları İslam'a yönlendiren Sufi misyonerler, bu zorlukların üstesinden ustalıkla geldi.
Bu asimilasyon ya da özdeşleştirme, bağdaştırıcı dinlerdeki İslam gelenekleriyle İslamiyet öncesi inanç sistemlerinin karışımında açıkça görülebilir. Örneğin, 16. yüzyılda günümüzde Endonezya olarak adlandırılan bölgede ortaya çıkan Kebatinan dini; Animist, Budist, Hinduizm ve özellikle Sufilik başta olmak üzere İslam'a ait inançları ve uygulamalarını bir araya getirmiştir.
Üzerinde Arapça harflerle yazılmış yazılar bulunan dört küçük nesne.
Ruhani gücü artırmak amacıyla takılan bir Kebatinan muskası. Görsel: Flickr (CC BY 2.0).
Abbasilerin son döneminde, İslamiyet'in hâkimiyeti sadece Arapların elinde olmaktan çıkmıştı. Müslüman Türk, Pers, Kürt, Moğol ve Afgan liderler, günümüzde Türkiye ve Kuzey Hindistan olarak adlandırılan bölgelere kadar uzanacak şekilde egemenlik kurmaya başarmıştı. Buradan, İslamiyet günümüzde Malezya ve Endonezya olarak adlandırılan bölgelere kadar yayıldı.
İşin aslı, modern İslam dünyasını belirleyen daha geç dönemlerdeki Türk Osmanlı İmparatorluğu ve Pers Safeviler'di ve ikisi de Arap değildi.
Abbasi Halifeliği süresince Müslüman devletlerin etnik yapısı nasıl bir değişim geçirdi?
Bağdaştırıcı İslam geleneklerinin ortaya çıkmasını sağlayan yollardan biri nedir?
Misyonerler ve siyasi sınırların genişlemesi İslam kültürünün yayılmasını sağladı ancak, İslam kültürü aynı zamanda ticaretle birlikte de önemli bir yayılma gösterdi. Gezgin topluluklar şeklinde bölgeler arasında ulaşımı sağlamak ve mal taşımak için develeri kullanan kervanlar İslamiyet'in yayılmasından kritik bir öneme sahiptir. Nasıl develer ilk halifelerin imparatorluklarını genişletmesine yardımcı olduysa, kervanlar da birbirlerine uzak olan eyaleter arasında bağlantı sağlayarak Abbasilerin ve diğer güçlerin medeniyetlerini yayıp kültürlerini zenginleştirmesine olanak sağladı. Gelişmiş yol ağları sayesinde kervanlar; askerler, hacılar, elçiler, tüccarlar ve aydınların geniş topraklara yayılmış bölgeler arasında seyahat etmesini sağlıyordu.
Bu ticaret yolları boyunca tüccar toplulukları gelişim gösterdi. İpek Yolu'nun batı kısımlarını kontrol altında bulunduran Müslümanlar, Trans Sahra ticaret yollarının denetiminde de söz sahibiydi. Müslümanlar ayrıca Kızıldeniz, Basra Körfezi ve Hint Okyanusu'nda gerçekleştirilen deniz ticaretinde de oldukça güçlü bir konumdaydı.
Düz bir çizgi halinde at sırtında seyahat eden bir insan topluluğunu tasvir eden bir resim.
On dördüncü yüzyılda İpek Yolu'nda seyahat eden bir karavan tasviri. Görüntü: Wikimedia Commons.
Şüphesiz ki, bu ticari faaliyetler birçok alt alana ayrılıyordu ve birbirinden farklıydı, ancak kültürel anlamda hepsi eşit öneme sahipti. Bu faaliyetlerin tamamı, uluslararası bir çokkültürlülük kavramının ortaya çıkmasına yardımcı oldu. Bahsi geçen kültür alışverişi günümüzde insanlara oldukça sıradan görünebilir, ancak o dönemde bu, dünyaya farklı bir bakış açısı kazandıran tamamen yeni bir gelişmeydi.
Yeni kültürel ilişkiler teknoloji, bilim ve diğer kültürel olayların aktarılmasına yardımcı oldu. Örneğin, Müslüman Arap güçlerle Tang hanedanlığı arasındaki ilişkinin, Müslüman dünyasında devrim etkisi yaratan ve daha sonra Avrupa'ya aktarılarak dünyayı değiştiren kağıt teknolojisinin İslam dünyasına getirilmesine sebep olduğu tahmin ediliyor.
Ticari ilişkiler nasıl kültürel değişime olanak tanıdı?

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.