If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

İlk Uygarlıkların Toplumsal, Siyasi ve Çevresel Özellikleri

Genel bakış

  • Tarımın gelişmesi, toplumun düzenlenmesi açısından önem arz eden nüfus yoğunlaşmasına yol açmıştır.
  • Daha geniş gruplar, yeni mücadelelerin artmasına neden olmuş ve bu durum daha ileri seviye bir toplumsal yönetim sistemi gereksinimi doğurmuştur.
  • Karmaşık toplumlar, birçok ortak özelliğe sahip, daha büyük tarımsal köyler, şehirler, şehir devletleri ve eyaletler şeklinde biçimlenmişlerdir .
  • Özelleşmiş iş gücü farklı sosyal sınıfların oluşmasına neden olmuş, yaratıcı ve yenilikçi gelişmelere olanak sağlamıştır.
  • Kayıt tutma ve imgesel ifade sistemleri daha karmaşık hâle gelmiş ve birçok toplum kendi yazı sistemine sahip olmuştur.

Yeni bir toplumsal düzen

Yaklaşık 12.000 yıl önce, insan toplulukları geçmişte olduğundan çok daha farklı işlemeye başladı. Birçok topluluk yalnızca avcılık ve toplayıcılığa bağımlı olmak yerine, yiyecek üretmek için sistemler geliştirdi. İnsanlık milattan önce yaklaşık 10.000 yılllarında tarım köyleri kurmaya başladılar.
Bu durum, geçmişteki toplumsal sistemlerden ciddi ölçüde sapma göstererek sosyal alan üstünde muazzam sonuçlar doğurdu; insanlar daha büyük, daha yoğun ve daha kalıcı yerleşimlerde yaşamaya başladı ve insanların tamamının tüm zamanlarını yiyecek üretimine harcamalarına gerek kalmadı. Tüm nüfusun tam zamanlı olarak yiyecek üretiminde yer almasına gerek kalmadığı için, toplumda uzmanlaşma mümkün hâle geldi. Böylelikle, üretim fazlası yiyecekler, yani doğrudan çiftçilerin ailesine gitmeyen yiyecekler toplumun üyelerine dağıtıldı.
Bu yeni toplumsal düzenin, bir diğer kayda değer etkisi ise mülkiyet fikrinin gelişmesiydi. Göçebe avcı- toplayıcı grupların aksine çiftçiler, toprağın belli bir alanını işlemek üzere büyük ölçüde zaman ve emek harcadıkları için toprağa bağlılık geliştirdiler. Bu durum muhtemelen uyuşmazlıkların ve buna karşılık olarak güçlü liderler ve davranış kurallarının ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Tarımın gelişmesi dünyanın her yerinde eş zamanlı ve tam olarak gerçekleşmemiştir; bazı topluluklar çiftçiliği daha önce ya da daha büyük ölçüde benimserken, bazıları hiç benimsememiştir. Bu farklılığa rağmen tarım, kuşkusuz insanlık tarihinde bir devrim gerçekleştirmiştir. Tarım yerleşimleri son derece hızlı olarak dünya çapında yayılmıştır; insanlar bir milyon yılı aşkın bir süreyi toplayıcılıkla geçirmişlerdir ancak son 12.000 yıl içinde tarım, neredeyse tamamen toplayıcılığın yerini almıştır. Günümüzde toplayıcılığa bağlı çok az sistem varlığını sürdürmektedir.
Yiyecek üretiminin bu şekilde dönüşmesinden kaynaklanan toplumsal değişiklikler nelerdir? Tarım sisteminin meydana getirdiği üretim fazlası yiyecekler, insanların daha büyük ve kalıcı köylerde yaşamalarına olanak sağlamıştır. Köyler yalnızca tarım anlamında değil, yaratıcılık bakımından da daha üretkendi. İnsanlar doğrudan tarıma ve daha büyük köylerde yaşamaya bağlı olarak tekstil, çömlekçilik, bina inşası, araç yapımı, metal işleri, heykel ve resim alanlarında üretim gerçekleştirmişlerdir.
Geometrik tasarımlı bir çömlek parçası. Dar ağızlı ve geniş tabanlı, doğal ten rengi üstüne zıt koyu renkte görülen çizgi ve zikzak desenli çömlek.
Mezopotamya'dan İleri Ubaid dönemi'ne ait (M.Ö 4.500-400 ) bir çömlek. Görsel Wikimedia Commons.
Tarım, her bir hektarda daha çok kalori üretilebilmesi nedeniyle var olan topraklarda daha fazla kişinin idame ettirilmesi anlamına gelen nüfus yoğunluğu sürecini başlattı. Bunun sonucunda dünya nüfusunda hızlı bir artış meydana geldi. Milattan önce 10.000 ve 1000 yılları arasında dünya nüfusu yaklaşık 6 milyondan 120 milyona yükseldi. Daha çok insanın varlığı, toplumlarda benzeri görülmemiş şekilde değişim ihtiyacına ve insan yaşamının düzenlenmesine dair daha gelişmiş uygulamalara yol açtı.
Tarım devriminin, gittikçe karmaşıklaşan toplum yapılarının gelişmesine katkıda bulunduğu kesindir ancak bazı tarım toplumlarının gelişmiş medeniyetler hâline gelirken bazılarının neden böyle bir gelişim göstermediği hakkında ciddi tartışmalar mevcuttur. Gerçekten de bazı durumlarda karmaşık siyasi düzenlerin varlığı, tarım sistemlerinin gelişmesinin bir sonucu değil sebebiymiş gibi görünmektedir. Tarihçiler ve antropologlar, geniş çaplı sulama projeleri, savaşlar, ticaret, coğrafi koşullar ve rekabet gibi başka hangi faktörlerin bunda rol oynadığını anlamaya çalışmaktadır. Her bir toplum kendi çevresel, sosyal ve siyasi uyaranlarına tepki olarak daha karmaşık hâle gelmiştir.

Daha geniş toplumsal grupların oluşması

Fırat-Dicle, Nil, İndus vadileri ve Huang Nehri dâhil dünyanın farklı bölgelerinde daha geniş ve yoğun nüfuslu yerleşimler ortaya çıkmaya başlamıştı. Karmaşık toplumlar ya da uygarlıklar olarak adlandırılan bu yoğun nüfuslu insan toplulukları, yoğun nüfus, tarıma dayalı ekonomi, sosyal hiyerarşi, iş bölümü ve uzmanlaşma, merkezi hükümet, anıtlar, kayıt tutma ve yazı ve karmaşık inanç sistemleri gibi birçok ortak özelliğe sahiplerdi.
Bu karmaşık toplumlar sıklıkla Uruk ve Ur benzeri şehirler ya da şehir devletleri şeklindeydi. Bu ilk kurulan şehirler güç, üretim, kültür ve yeniliğin bağlantı noktalarıydı. Ancak bu şehirleri ayakta tutmak kolay değildi. Yiyecek ve su gibi kaynaklar bulmak, bina yapımında kullanılan taş gibi maddelere erişmek ve ateş yakarak enerji elde edebilmek için çevrenin büyük ölçüde ve genellikle geri dönüşü olmayacak şekilde işlenmesi gerekmekteydi. Bu nedenle söz konusu şehirler, hava koşullarına ve iklimdeki dalgalanmalara karşı çok duyarlıydılar. Örneğin bir sel, tüm arpa stoğunun yok olmasına, kuraklık ise su kaynaklarının endişe verici ölçüde azalmasına neden olabilirdi. Bu toplumların nüfusça yoğun olması nedeniyle hastalıklar, çatışmalar ve kıtlığın etkileri daha da fazla hissedilmekteydi. Bir hastalığın baş göstermesi hızlıca salgına dönüşebiliyordu. Bu zafiyetlere karşı söz konusu topluluklar, doğal ortamlarındaki değişimlere hazırlıklı olabilmek için su ve yiyecek depolama gibi yöntemler geliştirmişlerdi.
Bu küçük topluluklar, küçük köylerden binlerce sakini olan şehir devletlere dönüştükçe daha büyük zorluklarla karşılaştılar. Dolayısıyla, bu engelleri daha etkin olarak tespit edebilecek toplumsal yönetim mekanizmaları geliştirmeleri gerekti.

Yönetim ve sosyal sınıfların oluşması

Uygarlıklar genelde taş duvarlar, anıtlar ve yolları çağrıştırmaktadır ancak uygarlık, sağlam fiziksel yapılardan çok daha fazlasıdır. İnsanlar bu yoğun nüfuslu, geniş toplulukların yönetim ve düzenlemelerini kolaylaştırmak için yeni sosyal hiyerarşileri meydana getiren sosyal, ekonomik, siyasi ve dini yapılar oluşturmaya başladılar. Bu hiyerarşilerde profesyonel yöneticiler, çiftçiler, esnaflar, tüccarlar, satıcılar ve dini liderler gibi kişiler özel roller üstlendiler. Ayrıca, artan ticaret ve diğer medeniyetlerle olan çatışmalar şehirlerin diplomatlar, ordular ve merkezi yöneticiler edinme ihtiyacını doğurmuştur.
Ön kısımda ten rengi tuğlalar ve taşlardan örülü alçak duvarlar, dikdörtgen odaları çevreler. Arka planda geniş tabanlı ve gittikçe incelen uçlu, yüksek, bakır rengi taş bir yapı görülmektedir.
Sümerlerin Antik Ur kalıntıları, arka planda görülen Ur Zigguratı ile dünyanın en eski şehirlerinden biridir. Günümüzde Irak'ta Tel el-Mukayyer’de yer almaktadır. Görsel Wikimedia Commons.
Birçok şehir köylerin büyümesi ile oluşmuştur, bazıları nihayetinde kendi kendini yöneten, kentsel merkezler olan şehir devletleri hâline gelmiş ve tarım bölgelerini egemenlikleri altına almışlardır. Civar köylerde üretilen fazla yiyecek, şehir devletlerinde yaşayan bazı insanların gıda üretimine katılmamasına olanak sağlamış ve bu durum farklı farklı özelleşmiş rollerin ve bunlara bağlı sınıfların oluşmasına yol açmıştır.
Bu birçok farklı sınıf arasında iş birliğini kolaylaştırmak ve çok sayıda insanın geniş ölçekli sulama sistemleri, anıtlar ve diğer projelerin inşasında birlikte çalışmalarını sağlamak için liderlere ihtiyaç olmuştur. Bu da kendi içinde yeni bir sosyal sınıf oluşturmuştur. Siyasi liderlik ilk medeniyetlerde çok farklı şekillerde görülmekle beraber güçlü devletler yani merkezi yönetim ve komuta sistemleri en yaygın sistemlerdendi.

Siz ne düşünüyorsunuz?

Sizce neden bazı topluluklar tarımı benimserken bazıları benimsememeyi tercih etmiştir? Bazı tarım toplumlarının gelişmiş medeniyetlere dönüşmemesinin nedeni hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tarım sistemlerinin her durumda şehirler ve devletleri meydana getirdiğini mi, yoksa devletlerin genellikle tarım sistemleri koşulları nedeniyle mi ortaya çıktığını düşünüyorsunuz?
Erken dönem karmaşık toplumlarda en yaygın siyasi düzenler nelerdi ve bunun nedeni neydi?
Şehirlerin çevre üzerindeki etkilerinin neler olduğu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Medeniyet size ne ifade ediyor? Kendi ifadelerinizle medeniyetin nelerden oluştuğunu tanımlayın.

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.