If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Negroli, Miğfer

Metropolitan Sanat Müzesi küratörlerinden Stuart Pyhrr, Filippo Negroli’nin 1543 tarihli Çelik Başlığındaki (Burgonet) zanaatkarlığın ne kadar ustaca olduğundan bahsediyor.

Rönesans dönemi metal işleme sanatının başyapıtlarından olan bu başlığın kaş bölümündeki plaka Filippo Negroli tarafından imzalanmıştır. Negroli’nin kabartmalı zırhları, 16. yüzyıl yazarları tarafından "mucizevi" ve "ölümsüzlüğü hak eden" olarak tanımlanmıştır. Bronz gibi gözükmesi için patinelenmiş bir çelik plakadan oluşan başlığın yuvarlak bölümü klasik sanattan esinlenen motiflerle kabartma üslupta tezyin edilmiştir. Kaskın sorgucunu oluşturan zarif bir deniz kızına benzer form, yüzü buruşmuş olan Medusa başını saçından tutmaktadır. Kaskın yanları, antik Roma heykel sanatında ve duvar resimlerinde gördüğümüz bir motif olan putti’den (bebek melek figürü) çıkan akantus dizileri ile kaplıdır.

Bu eseri daha detaylı incelemek isterseniz, şu adresi ziyaret ediniz: metmuseum.org

Bir eğitmen misiniz? Burada konuyla ilgili bir ders planı bulunmaktadır. Metropolitan Sanat Müzesi’nden daha fazla eğitmen kaynağına ulaşmak için ‘Eğitmen Kaynağı Bulma’ bölümünü inceleyiniz.

.
Orijinal video Metropolitan Sanat Müzesi tarafından hazırlanmıştır.

Video açıklaması

Negroli’ye ait bu miğfer birçok farklı açıdan oldukça ilgi çekici. Bu miğferin rütbesi yüksek bir adam için yapıldığı düşünülüyor. Örneğin fethettiği bir şehre giriş yaparken takması için yapılmış olabilir. Büyük ihtimalle de yakından incelenmek üzere yapılmış olmalı. Rönesans döneminde, saraylıların bu miğfer hakkında tartıştıkları bir sahne gözünüzde canlanabiliyor. Onlar zırhların yapısını anlıyorlardı, bu yüzden de kalitesinin farkındaydılar Bu miğfer, yekpare, orta karbonlu çelik bir plakadan yapılmış. Rölyefler o kadar yoğun ve derin ki, miğfer plakasının kendisi kaybolmuş gibi. Sanki bağımsız bir heykel ile karşı karşıyayız. Rölyefler ilk olarak içeriden dışarıya doğru dövülerek oluşturulmuş. Dışarıya doğru ittirilen metale daha sonra keskiler ile diğer taraftan şekil verilmiş. Tasarımda klasik öğelerden esinlenilmiş. Sirenin kuyruğu miğferin arka tarafına doğru uzayıp ikiye ayrılıyor ve iki kalın akantus yoncası şeklinde kıvrılıyor. Dallar ve yapraklar her iki tarafa da yayılıyor, Ve en sonunda da bunlar içinden küçük bir meleğin çıktığı bir çiçek ile bitiyor. Bu tasarımda birlik ve öğeler arasında bağlantılar var. Miğferin arkasındaki maske bile sanki doğal olarak ortaya çıkmış gibi duruyor. Bize dilini çıkarmış korkunç bir yüz görüyoruz. Tam miğferin yanından ayrılırken yapılan bir şaka gibi… Bu miğfer bence nesnel amacından öteye gitmiş bir obje. Geldiği kültürün bir sembolü olmuş. Aynı zamanda bunu yapan sanatçının yeteneğini, el becerisini ve klasik öğeleri 16. yüzyıl tarzında başarılı şekilde uyarlayışını bize gösteriyor. Flippo adını miğferin önüne koyacak kadar da cesurmuş ve eserin sahibi olduğunu ifade etmekten de çekinmemiş. Anlaşılan bu miğferin sahibi de Flippo’nun bu üstün yeteneklerine ve hünerli işçiliğine saygıyla bakıyormuş.