If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Biyocoğrafya: Canlılar Nerede Yaşar?

Gezegenimiz yeni okyanus adaları oluşturup, kara kütlelerini birbirinden ayırdığında organizmalar daha önce bulunmadıkları ortamlarda mahsur kaldılar! Ve her seferinde de, adaptasyon sağlamak amacı ile evrim imdatlarına yetişti! Evrim Laboratuvarı'nda (Evolotion Lab) oynayın: http://www.pbs.org/nova/labs/lab/evolution/ .

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.

Video açıklaması

Sıradaki konumuz,“Biyocoğrafya”. Biyocoğrafya, hayvanların, bitkilerin ve diğer organizmaların, yerküre üzerinde yaşadıkları yerleri inceleyen bilim dalıdır. Okyanusun ortasında, yepyeni bir adanın ortaya çıktığını hayal edin. İlk başta, koca bir kaya parçasından ibaret olacak. Yaşamdan iz yok Fakat zamanla etraftaki diğer kara parçalarına ait tohumlar, , böcekler ve küçük hayvanlar rüzgarlarla buraya da taşınacak. Ya da dalgalarla gelip kıyıya vuracaklar Tabii bu canlıların hepsi, bu yolculuğu tamamlayamayacak, Ama tamamlayanlar ada hayatına uyum sağlayacaklar, hatta belki de bunun için evrim geçirecekler. Mesela kuşları ele alalım. Galapagos Adaları’na özgü ispinozları, Papua Yeni Gine’ye özgü cennetkuşlarını, Ya da Hawaii ispinozlarını düşünün… Bu durumların her birinde, adadaki tür çeşitlenerek, Dünya üzerinde başka hiçbir yerde bulunmayan türler haline dönüşmüştür. Biyocoğrafyanın bir başka konusu da, çok yakın ilişkili olan türlerin nasıl olup da farklı kıtalar üzerinde yetiştiklerini ve yaşayabildiklerini incelemektir. Bu oldukça garip bir durum gibi görünüyor, ta ki, Dünya’nın en baştan beri bu şekilde görünmediğini hatırlayana kadar. Birkaç yüz milyon yıl önce, tüm kıtalar “Pangea” adındaki devasa süper kıtanın bir parçasıydı. Aralarda,organizmaların hareketini engelleyen engin okyanuslar yoktu. Ama sonra, günümüzden 170 milyon yıl kadar önce, kıtalar, denizin üzerinde, muazzam büyüklükteki sallar gibi sürüklenmeye başladılar. Dolayısıyla, kenar kesimlerde yaşayan türler de birbirlerinden ayrılmışlardı. Günümüze hızlı bir geçiş yaparsak, işte bu sebeple, Güney Amerika’da büyüyen bir bitkinin yakın bir akrabasını Tropikal Pasifik’te görmek mümkün olabiliyor. Filogenetik ağaçları, birer harita gibi kullanarak,organizmaların gezegen üzerindeki hareketlerini canlandırmaya ve anlamaya çalışabiliriz.