Ana içerik
Sağlık ve Tıp
Konu: Sağlık ve Tıp > Ünite 10
Ders 1: Sinir Sistemi- Sinir Hücre Çeşitleri
- Nöronun Anatomisi
- Nöronların Yapısına Genel Bakış
- Nöron Fonksiyonlarına Genel Bakış
- Sodyum Potasyum Pompası Videosuna Düzeltme
- Elektrotonik Potansiyeller ve Aksiyon Potansiyelleri
- Nöronlarda Atlamalı İletim
- Sinaps Yapısı
- Nörotransmitter Çeşitleri
- Nörotransmitter Alıcı Çeşitleri
- Sinir Sisteminin Yapısı
- Sinir Sisteminin Fonksiyonları
- Motor Fonksiyonlar
- Periferik Somatosensasyon (Somatik Duyular)
- Kas Gerilme Refleksi
- Otonom Sinir Sistemi
- Üst Motor Nöronları
- Somatosensoriyel Traktlar
- Beyin Zarı
© 2023 Khan AcademyKullanım ŞartlarıGizlilik PolitikasıÇerez Politikası
Sinir Sisteminin Yapısı
Orijinal video Matthew Barry Jensen tarafından hazırlanmıştır.
Tartışmaya katılmak ister misiniz?
Henüz gönderi yok.
Video açıklaması
Bu videoda sinir sistemimizin yapısını size
ana hatlarıyla anlatmaya çalışacağım arkadaşlar. Sinir sistemimiz yapısal olarak iki ana bölümden
oluşuyor. Bunlardan ilki “merkezî sinir sistemi”… İkincisi ise “periferik” ya da “çevresel
sinir sistemi” diye adlandırılıyor. Merkezî ve çevresel sinir sistemleri kendi
içlerinde de ikişer ana bölüme ayrılıyor. Merkezî sinir sisteminin büyük bölümünü
beyin oluşturuyor. Yerini bildiğinizden eminim, ama yine de
işaretleyelim. Diğer ana parça ise “medulla spinalis”
ya da “spinal kord”… Ama biz onu daha çok “omurilik” adıyla
biliyoruz. Bunu da farklı bir renkle işaretliyorum. Omurilik, omurganın iç kısmında kafa tabanından
bele kadar uzanan ve sinir dokularından oluşan ince bir kanaldır. Aslında beyin de irili ufaklı birçok parçadan
oluşuyor, ama endişelenmeyin, sadece belli başlılarından
söz edeceğim. Bu resimde beyni sol tarafından görüyorsunuz. Beynin en üst ve büyük parçasını oluşturan
bu yapının tümüne “serebrum” ya da “büyük beyin” deniyor. Burada farklı bölümler farklı renklerle
gösterilmiş. Bu da serebrumun üstten görünüşü; tabii
bu resimde alttaki kısımları göremiyoruz. Gördüğümüz gibi büyük beyin tam ortadan
iki eşit parçaya bölünmüş durumda. Bu sağ ve sol yarılara “serebral hemisfer”,
ya da “beyin yarıküresi” diyoruz… Bu isim birer yarım küreyi andırdıkları
için konmuş.
Bu resimde ise beynin iç yapısı gösteren bir kesit var. Sanki beyni, sol ve sağ yarıkürelerin birleştiği
şu çizgiden kesip ikiye ayırmışlar gibi. Aslında gördüğümüz şey sol yarıkürenin
iç kısmı, ama biz bu taraftan bakıyoruz. Tüm bu kıvrımlı yapı serebruma ait; ya
da en azından bir yarıküresine. Nisbeten küçük olan alt taraf ise iki ana
parçadan oluşuyor. Parçalardan biri, şu etrafını çizip belirgin
hâle getirdiğim kısım, tam şuradan spinal kord’a yâni omuriliğe
bağlanıyor. Adı da “beyin sapı”; ama kimi zaman
“beyin kökü” de denir.
Yâni serebrum ve omuriliği birbirine bağlayan kısım. Tabii bu resimde omuriliği şuradan kırpmışlar. Beyin sapına gelecek olursak, beyin sapı da yapısı îtibârı ile üç
ana kısımdan oluşuyor. Serebrum’a bağlandığı şu en üst kısma
“orta beyin” deniyor… Orta beyinin hemen altındaki şu bölüme
de “pons” adı verilmiş… Yazalım; P, O, N, S… pons. En altta ise omuriliğe açılan bölüm yer
alıyor; Latince adı “medulla oblongata”… Fakat biz onu daha çok “omurilik soğanı”
olarak biliyoruz… Sıra geldi serebrum’un alttaki ikinci
ana bölümüne; arka taraftaki şu büyük kısım. Beyin sapının hemen arkasında ve onunla
bağlantılı. Bu parçaya da “beyincik” ya da “serebellum”
deniyor… Beyni oluşturan yapılar kimi zaman embriyo
döneminde oluşan ilk yapıların adlarıyla anılıyor. Bu çizim insan embriyosunda ana parçaları
şekillenen bir beyni gösteriyor. En önde yer alan bu kısıma, tahmin edilebileceği
gibi “ön beyin” deniyor. Daha uzun adıyla da “prosensefalon”. Ön beynin hemen arkasındaki kısmı hatırlıyoruz:
“orta beyin”… Ya da uzun adıyla “mezensefalon”. Orta beynin arkasında kalan bölüme de “arka
beyin” ya da “art beyin” deniyor. Latince karşılığıyla da bunun “rombensefalon”. Embriyodaki bu ön beyin bir süre sonra şurada
gördüğümüz serebrum’a dönüşecek. Orta beyin ise beyin sapının bu en üst
bölümünü oluşturacak, ama adı değişmeyecek. Geriye kalan tüm bileşenler de arka ya da
art beyinde şekillenecek. Yâni pons, omurilik soğanı ve serebellum. Beynin yapısından söz ederken bu isimleri
kullanan birilerini görürseniz yadırgamayın; çünkü her biri embriyo döneminde gelişen
sinir sisteminin ana parçalarına âit. Şurada omiriliği gösteren bir çizim var. Omurga boyunca uzanan ince ve silindirik bir
kanal. Ve o kanaldan çıkan birtakım yapılar mevcut;
biraz da onlardan bahsedeyim. Merkezî sinir sistemi ana hatlarıyla sözünü
ettiğim bu parçalardan oluşuyor. Bunların dışında kalan diğer tüm sinir
sistemi bileşenlerine de “periferik” ya da “çevresel sinir sistemi” diyoruz. Merkezî sinir sistemine “merkezî” denmesinin
sebebi gerçekten de vücudun tam ortasında yer
alıyor olması. Aynı şekilde çevresel sinir sistemi de
tüm vücudumuzu çevreleyen bir sinir ağı durumunda. Çevresel sinir sistemi temelde iki farklı
yapıdan oluşuyor. Bunlardan ilki sinirler... Bu lif benzeri upuzun yapılar bir elektrik
şebekesi gibi tüm vücudumuzu sarıp sarmalıyor. Sinirler “akson” adı verilen nöron,
yâni sinir hücresi uzantılarını taşıyor. Çevresel sinir sisteminin ikinci büyük
bileşeni ise “gangliyon” denen yapılar… Latin kökenli bu ismin çoğul hâli “ganglia”
olsa da ben “gangliyonlar” demeyi tercih ediyorum. Gangliyonlar sinirlere tutunan yumru biçiminde
yapılardır ve içlerinde sinir hücresi çekirdekleri
bulunur. Hazır omurilik resmi varken size göstereyim… Şurada, omirilikten çıkan sinirleri görüyoruz. Bahsettiğim yumrular da bunlar. Çevresel sinir sistemindeki bazı sinir hücrelerinin
çekirdeklerini barındıran bu gangliyonların, ve sinir lifleri boyunca ilerleyen bu aksonların
görevi çevresel sinir sisteminden merkezî sinir
sistemine bilgi aktarmaktır. Yani bir nevi taşıyıcı gibi.. Şöyle gösterelim,, bilgi akışı şu yönde
gerçekleşiyor. Merkeze doğru bilgi aktarımı sağlayan
bu nöronlara “aferent” ya da “duyusal nöronlar”
adı veriliyor. Bir de tam aksi yönde hareket eden sinir
hücreleri ve aksonlar var. Onların görevi de merkezî sinir sisteminden
çevresel sinir sistemine bilgi transferi sağlamak. Aksonları bu yönde iletim sağlayan sinir
hücrelerine de “eferent” ya da “motor nöronlar” deniyor. Dediğim gibi, vücudumuz bu periferik sinirlerle
çepeçevre kuşatılmış durumda. Sanırım artık bu basit şemayı tamamlayacak
diğer iki bileşenden bahsedebilirim. Bu temel bileşenlerin ilki “kranium”dan
yâni kafatasından çıkan kafa sinirleri; diğer adıyla da “kraniyal sinirler”. Direkt olarak beyinden çıkan bu sinirler
dallanıp budaklanarak baş ve çevresinde çeşitli bölgelere yayılıyor. Aralarından onuncu kafa siniri “vagus”
ise doğrudan iç organlara uzanıyor. İkinci temel bileşen “periferik sinirler”,
diğer adıyla da “spinal sinirler”dir. Bu sinirler de omurganın farklı segmentlerinde
omurilikten çıkarak vücudun dört bir yanına yayılırlar. Buraya göstermelik birkaç tane çizdim ama
gerçekte sayıları çok daha fazla. Bu sinirler vücudun her iki tarafına doğru,
zıt yönlü çiftler hâlinde çıkıyorlar. Periferik ya da çevresel sinir sisteminde
12 çift kraniyal sinir, 31 çift de spinal sinir bulunuyor. Şu omurilik resmine tekrar bakalım,
spinal sinirlerin aslında bu iki ana parçadan oluştuğunu görüyoruz. Bu parçalara “spinal sinir kökü” deniyor;
bir kök önde, diğeri ise arka tarafta. Bu resimde arka taraftan görüyoruz. İşte burada, arkadaki sinir kökü ve gangliyonları. Merkezî sinir sistemine bilgi götüren duyusal
nöronların kullandığı yol arka taraftaki spinal sinir kökleridir. Merkezden gönderilen bilgileri vücudun en
ücrâ köşelerine kadar taşıyan “eferent” ya da motor nöronlar ise bu
öndeki spinal sinir köklerini kullanırlar. Sonra, bu iki spinal sinirlerde buluşuyor
ve “karma sinir” adı verilen duyusal ve motor nöronların bir arada bulunduğu sinir liflerine dönüşüyorlar. Bu sinirler “proksimal” yâni vücudun
merkezine yakın noktalardan, “distal” yâni merkezden
uzak uçlara doğru yol alırken dallanıp budaklanmaya başlıyor. Tıpkı gövdeden uzaklaştıkça incelip
küçülen ve yapraklara vardığında birer damar hâlini
alan ağaç dalları gibi, bu sinir dalları da merkezden uzaklaşıkça
inceliyor inceliyor ve kılcal hâle geliyor. Kılcal damar dediğimiz arkadaşlar. Kat ettikleri yol oldukça uzun ve vücudun
her yanına ulaşabildikleri için kılcallaşmaları şart. Bu proksimal bölgelerde gâyet kalınlar
ve çıplak gözle bile görülebiliyorlar. Oysa el ve ayak parmakları gibi distal ya
da uzak bölgelerde sinirler mikroskobik boyutta. Bu sâyede tüm vücudu merkezî sinir sistemine
bağlayan oldukça karmaşık bir sinir şebekesi oluşuyor. Bu yapılanma neredeyse tüm kraniyal ve spinal
sinirler için geçerli. Ah! Az daha unutuyordum! Kraniyal sinirleri gösteren şu resim! Burada beyni alt tarafından görüyoruz. Şu uzun çizgiler hâlinde görünen şeyler,
beyinden çıkan kraniyal sinirler ya da diğer adıyla kafa sinirleri. Bunlar kafatasından geçerek başımızın
ve vücudumuzun çeşitli yerlerine uzanıyor. Yine de bu 12 çift kafa sinirini tek tek
işâretlemeye hiç niyetim yok. Evet, sinir sistemimizin yapısı ana hatlarıyla
böyle; ama daha anlatılacak daha yığınla şey var. O hâlde bu seferki tanışma faslı olsun;
ayrıntılar sonraki videolara kalsın.