If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Milgram Deneyinden Ne Öğrenebiliriz?

Tıp ve sağlıkla ilgili içerik için, http://www.khanacademy.org/science/healthcare-and-medicine MCAT içeriği için de http://www.khanacademy.org/test-prep/mcat web sitelerinden bizi ziyaret edebilirsiniz. Bu videolar tıbbi tavsiye niteliğinde olmayıp sadece bilgilendirme amaçlıdır. Videolar kesinlikle tıbbi tavsiye, tedavi ve teşhis amaçlı kullanılmamalıdır. Sağlık sorunlarınızla ilgili her zaman bir doktora başvuruda bulunun. Khan Academy’de izlediğiniz videolar sonucu, doktor tavsiyelerini görmezden gelmeyin ya da doktora gitmekte gecikmeyin. Orijinal video Brooke Miller tarafından hazırlanmıştır.

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.

Video açıklaması

Merhab . Milgram deneyi, psikoloji tarihinde yapılmış en ünlü deneylerden biri. Ve bizlere şunu gösterdi: Sıradan insanlar, kendi ahlak değerlerini çiğneyip başkalarına zarar . vermelerini gerektirse bile otorite figürlerine itaat etmeyi sürdürüyor Peki bu deneyden ne ders çıkartabiliriz? Öncelikle şunu belirteyim: bu deney yeterince kez ve her defasında aşağı yukarı aynı sonucu verdi. aşağı yukarı aynı sonucu verdi. Hangi ülkede ve ne süreyle yapılırsa yapılsın, tam itaat oranı her defasında yüzde 61’le 66 arasında seyretti. Günümüzde bu deneyi oldukça etik dışı buluyoruz. Ve deney ilk yapıldığında kabulün bu şekilde olmadığını varsayıyoruz. Oysa Milgram deneyi, 1960’lı yıllarda da etik dışı olarak algılanıyordu. Hatta muhtemelen bu deneyin yarattığı olumsuz algı nedeniyle, Milgram’ın Harvard Üniversitesinde kalıcı kadro alması ve birçok akademik kuruluşa girmesi engellendi. Şimdi bu sonuçlara bu yüzde 65 oranına – yakından bir bakalım. Milgram, deneyden sonra katılımcılarla yaptığı mülakatlarda gördü ki, çoğu katılımcı yaptığı şeyden utanmaktaydı. Kendilerini berbat hissetmekteydiler. Ama katılımcılardan bazıları, ki buna yaptıklarından utananların bir kısmı da dahil, kurbanları suçlama eğilimindeydi. “Kurban daha akıllı olup da daha fazla doğru cevap verseydi, elektrik şokuna maruz kalmazdı,” iddiasındaydılar. Bu fenomen, sıklıkla “adil dünya inancı” olarak adlandırılıyor. Adil dünya inancına göre evren adildir ve insanlar müstahaklarını bulmalıdır. Dolayısıyla iyi insanların başına iyi, kötü insanların başınaysa kötü şeyler gelir. Ve görünüşe bakılırsa, bazı insanlar bu inancı kendi eylemlerini haklı çıkartmak için kullanıyor. Deneyin katılımcıları da, kurbanın başına gelen kötülüğü, kurbanın kendisine ait bir özrün sonucu olarak görüyorlardı. Katılımcıların son aşamaya kadar elektrik şoku verebilmelerini mümkün kılan bir diğer etken de, sorumluluğu pay edebiliyor olmalarıydı. Deney görevlisi “Bir şey olursa tüm sorumluluk bende,” dediğinde, katılımcıların çoğu rahatlamıştı. Ortaya çıkabilecek hiçbir kötü sonuçtan sorumlu olmayacaklarını bilmek içlerini rahatlatmıştı. Bu durum, “Ben sadece emirleri yerine getiriyordum” savunmasıyla yakından ilgili. Elbette bu mazeretle sadece Milgram deneyinde değil, insanların zalimce davrandığı birçok vakada karşılaşıyoruz. Ve insanlar hep şunu söylüyor: “Ben sadece emirleri yerine getiriyordum.” Böylece, yaptıkları zulümden bir başkasının sorumlu olduğunu ima ediyorlar. Peki bunun önüne nasıl geçebiliriz? Milgram deneyi bu tür durumlarda otoriteye karşı gelmemizi sağlayabilecek bir şey anlatıyor mu bize? İlk olarak, burada bahsettiğim iki şeyden haberdar olmalıyız: Birincisi, adil dünya inancı nedir, bilmeliyiz. İnsanların içinde oldukları kötü durumun nedenleriyle ilgili yargılarda bulunmaktan kaçınmalıyız. Örneğin bir insanın fakirliğini, işsizliğini veya okuldaki başarısızlığını, yeterince çalışmamasına veya . umursamazlığına yormamalıyız Farkındalığımız bundan daha yüksek olmalı. İkincisi, kendi eylemlerimizden sorumlu olduğumuzu unutmamalı; suçu başkalarına atmaktan kaçınmalıyız. Ayrıca “kendine yontan önyargı” denen şeye karşı da tetikte olmalıyız. Milgram deneyindeki gibi korkunç şeyleri asla yapmayacağımızı düşünmek, kendine yontan önyargıya bir örnektir. Çünkü belli ki uygun koşullar sağlandığında çoğumuz öyle şeyler yapabiliyoruz. Uzak durmamız gereken bir diğer şey de, ” “temel yükleme hatası. Bu hataya düştüğümüzde, başkalarının veya bir dış gruptaki insanların davranışlarını doğuştan gelen karakterlerine, kişiliklerine veya zaaflarına yorarız. Fakat kendimize veya iç grubumuza ait aynı davranışları, sadece içine sürüklendiğimiz durumla açıklarız. Ve bence deneyin en önemli sonucu bu. Bir yandan kendimiz gibi insanların ancak yanlış yönlendirmeyle zalimce eylemlerde bulunabileceğini düşünürken, bir yandan da, zalimce eylemlerde bulunan diğer tüm insanların canavar olduğuna inanıyoruz. Milgram deneyi bize bunu gösterdi. Sonuçta hepimiz yanlış yönlendiriliyoruz. Hepimiz otoriteye öyle şekillerde maruz kalıyoruz ki, bilsek çoğumuz rahatsız olurduk. Dolayısıyla tüm insanlara karşı merhametli olmak çok önemli. Kurbanlara da, saldırganlara da... Çünkü onların yerinde siz olsanız nasıl bir tepki verirdiniz, bilmiyorsunuz. Bununla birlikte, biri size sadece işini yaptığını veya sadece emirleri yerine getirdiğini söylediğinde de, şüpheci olun. dikkat edin, Ve dikkat edin, siz de bu tuzağa düşmeyin. Uyanık günler diliyorum...