If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Açlığın Hormonal Kontrolü

Tıp ve sağlıkla ilgili içerik için, http://www.khanacademy.org/science/healthcare-and-medicine MCAT içeriği için de http://www.khanacademy.org/test-prep/mcat web sitelerinden bizi ziyaret edebilirsiniz. Bu videolar tıbbi tavsiye niteliğinde olmayıp sadece bilgilendirme amaçlıdır. Videolar kesinlikle tıbbi tavsiye, tedavi ve teşhis amaçlı kullanılmamalıdır. Sağlık sorunlarınızla ilgili her zaman bir doktora başvuruda bulunun. Khan Academy’de izlediğiniz videolar sonucu, doktor tavsiyelerini görmezden gelmeyin ya da doktora gitmekte gecikmeyin.

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.

Video açıklaması

Selam, şimdi size bir soru sormak istiyorum. Sizce, ekranda gördüğünüz bu adam aç mı, yoksa tok mu? Bir insanın aç mı yoksa tok mu olduğunu tabii ki de suratına bakarak anlamamız mümkün değil. Bunu anlayabilmek için kendisine sorabilir ya da kanındaki hormon seviyelerine bakabilirsiniz. Birinin kısa bir süre önce yemek yiyip yemediğine bağlı olarak, kanındaki hormon seviyeleri değişiklik gösterir, ve bu hormonlar da beyninizle iletişime geçip, daha fazla yemeniz ya da yememeniz konusunda mesajlar gönderir. Beynimizin aç olup olmadığımıza karar veren kısmına “hipotalamus” denir. Hipotalamus, vücudumuzda yeterli enerji olup olmadığına karar verir. Yani başka bir deyişle, “aç mıyız, yoksa tok muyuz” evet, bu soruya hipotalamus cevap verir. Eğer daha yeni yemek yemişsek, kanımızdaki glikoz seviyesi ya da kandaki glikoz konsantrasyonu yükselmiştir. Bu durum, “insülin” adı verilen bir hormonun salgılanmasına sebep olur. İnsülin, yediğimiz şeylerdeki glikozun tutulması için salgılanır, ve hipotalamusta ki reseptörlere bağlanıp bunları etkisiz hale getirerek, beynimize tok olduğumuz mesajını verir. Tam tersi durumda, yani kanımızdaki glikoz seviyesi düşük olduğunda ise insülin salgılanmaz ve bu durumda reseptörler etkisiz hale getirilmedikleri için, beynimiz aç olduğumuz mesajını alır. Peki, sizce, çok yağlı bir yemek yiyerek kanımızdaki lipit seviyesini arttırmışsak ne olur? Bu durum, “leptin” adı verilen hormonun salgılanmasına yol açar. Leptin, kanımızda enerji açısından zengin besinlerin mevcut olduğunu hipotalamusa bildirecek şekilde hipotalamustaki reseptörlere bağlanır ve aynen insülinin yaptığı gibi, beynimize aç olmadığımız mesajını verir. Kanımızdaki lipit seviyesi düşük olduğundaysa, leptin salgısı durur ve hipotalamustaki reseptörler engellenmemiş olur. Açlık ya da tokluk konusunda beynimizle iletişim halinde olan son oyuncu da, midemizdir. Zengin bir öğün yedikten sonra, midemiz ağzına kadar dolu olabilecekken, henüz yemek yememişsek de boş olur, öyle değil mi? Mideniz boşken, midenizden garip sesler geldiğine, hatta bazı insanlarının dediği gibi, midenizin sizinle konuştuğuna yani guruldadığına siz de şahit olmuşsunuzdur. Eğer bu anların birinde midenize daha dikkatlice kulak verirseniz size “Ghrelin! Ghrelin!” diye bağırdığını duyabilirsiniz! Ghrelin, hipotalamusa gerçekten çok aç olduğumuzu, midemizin bomboş olduğunu bildiren hormondur. Diğerlerinin aksine, ghrelin için buraya bir artı işareti koyacağım. Bu ghrelinin, hipotalamusa aç olduğumuz yani yemek bulmamız gerektiği mesajını verdiği anlamına geliyor, tamam mı, anlaştık mı ? İşte bu 3 hormon yani insülin, leptin ve ghrelin aç olup olmadığımızı belirleyen senaryoların başrol oyuncularıdır. Ha bu arada, size leptinle ilgili ilginç bir şey söylemek istiyorum. Kanımızdaki leptin seviyesi hemen hemen hiç değişmez. Bunun sebebi, leptin seviyesinin, kanımızdaki lipit seviyesi ile değil, vücudumuzdaki yağ oranı ile alakalı olmasıdır. Sonuçta çok yağlı bir yemek yemiş olmak, kanımızdaki lipit seviyesini arttırsa da, bu durum, hepimizin vücudunda bu miktarlardan çok daha fazla yağ dokunun zaten önceden var olduğu gerçeğini hiç bir zaman değiştirmez! Bunun için, yağlı yemeklerin, kanımızdaki lipit seviyesinde yaptığı değişim, vücudumuzdaki mevcut yağ dokuya kıyasla oldukça küçük bir miktarda gerçekleşir. Evet, şimdilik bu kadar ! Hoşçaklın !