Karaciğer Lobcuğu

Sıvı taşıyan bir çok kanaldan bahsettik. Bunlardan odaklanmamız gereken üçü şunlardır. Portal damar, karaciğer atardamarı ve ana safra yolu. Bu üç kanal portal üçlüsünü oluşturur. Herhangi bir cerrahi müdahale durumunda bu üçlüyü tespit etmek çok önemlidir. Karaciğeri küçük parçalara ayırdığımızda bu üçlüyü kolaylıkla görebiliriz. Şimdi buradan küçük bir parça alalım ve incelemek için büyütelim. İşte gördüğümüz gibi büyük bir organ parçalara bölünmüş halde, Bu parçalara karaciğer lobcuğu denir. Bu karaciğer lobcuklarının içinde bir sürü hepatosit yani karaciğer gözeleri bulunur. Şimdi karaciğer gözelerini çizelim. Portal üçlümüz bu karaciğer gözelerini sarmalar. Portal damar, karaciğer atardamarı ve ana safra yolu'nun dalları bu gözelerin etrafını sarar. Bu portal üçlüsü karaciğer gözelerinin sadece bir yerinde bulunmaz. Aslında bakarsanız bu portal üçlüden karaciğer gözesini çevreleyecek kadar vardır. Karaciğer gözesi bu gördüğünüz altıgenden oluşur Portal üçlüsünün altı dalı gözeleri sarmalamış haldedir. Metabolizma için yada depolanmak için kullanılacak besin açısından zengin kan gözeye bu şekilde gelir. Hepatositlerin de tabii ki diğer hücreler gibi hayatta kalmak için oksijene ihtiyaçları vardır. Gözenin ihtiyaç duyduğu bu oksijen karaciğer atardamarı ile sağlanır. Yani Hepatositlere portal üçlüsünün bu dallarından besin ve oksijen sağlıyoruz. Bu dallara sinüsoid denir. Sinüsoid Portal üçlüden çıkan sinüsoidlerden göze oksijen ve besin ihtiyacı karşılandıktan sonra besin ve oksijen açısından fakir kan gözenin ortasındaki damarda toplanır, Ve bu damara santral ven denir. Santral ven hücrenin tam ortasından geçerek besin ve oksijen açısından fakir kanı toplayarak karaciğer toplardamarı ile birleşir ve kanı kalbe taşır. Kan yoluna devam ederek akciğerlerden geçtiğinde oksijen açısından, ince bağırsaklardan geçtiğinde de besin açısından zengin hale gelir. İştee, gördüğünüz gibi Karaciğerimiz de bu şekilde çalışıyor. Hoşçakalın...