If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Birincil Hiperansiyon

Tıp ve sağlıkla ilgili içerik için, http://www.khanacademy.org/science/healthcare-and-medicine MCAT içeriği için de http://www.khanacademy.org/test-prep/mcat web sitelerinden bizi ziyaret edebilirsiniz. Bu videolar tıbbi tavsiye niteliğinde olmayıp sadece bilgilendirme amaçlıdır. Videolar kesinlikle tıbbi tavsiye, tedavi ve teşhis amaçlı kullanılmamalıdır. Sağlık sorunlarınızla ilgili her zaman bir doktora başvuruda bulunun. Khan Academy’de izlediğiniz videolar sonucu, doktor tavsiyelerini görmezden gelmeyin ya da doktora gitmekte gecikmeyin. Orijinal video Tanner Marshall tarafından hazırlanmıştır.

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.

Video açıklaması

Hipertansiyonun en çok görülen çeşidi primer hipertansiyondur. Bu vakaların yaklaşık %90-%95’lik kısmına denk gelir. Vakaların geri kalanına karşılık gelen ve daha az görülen çeşit ise sekonder hipertansiyondur. Buna daha sonraki videoda değineceğiz. Buna daha sonraki videoda değineceğiz. Belirli bir sebebi olmadığında ona primer hipertansiyon deriz çünkü uzun bir zaman sürecinde yavaş yavaş gelişir. Biraz garip geliyor değil mi? Böylesine büyük bir oranda görülen yüksek kan basıncına sebep olan yüksek kan hacminin veya yüksek direncin tam olarak neden olduğunu bilmiyoruz. Ama bunun nasıl ortaya çıktığını anlamada bize yardımcı olabilecek bir şey var: risk unsurları. Bunlar hipertansiyon gibi belli bir hastalığa sebep olan durum veya alışkanlıklardır. Primer hipertansiyonun genellikle uzun bir zaman sürecinde yavaş yavaş gelişmesinden dolayı artan yaş doğal olarak bir risk unsurudur. Yüksek kan basıncına erkeklerde 45, kadınlarda 65 yaşından sonra daha sık karşılaşılır. İkincil olarak biraz daha ölçülebilir bir risk unsuru ise sizi şaşırtmayacak olan sigara kullanmak ve tütün çiğnemektir. Bunlar geçici olarak kan basıncınızı hemen artırmakla kalmaz tütün ürünlerinde kullanılan kimyasallar atardamarlarınıza veya solunum yollarınıza zarar verebilir. Bu damarlarınızda dirence sebep olur ve sonuç olarak kan basıncınız artar. Pasif içicilikte aynı etkiyi yaparak kan basıncınızı artırır. Sonuçta sigara içmek kan basıncınız veya bununla ilgili olan herhangi birşey için iyi değildir. Diğer bir risk unsuru ise çok fazla alkol tüketimidir. Bir oturuşta üçten fazla içki içmek sigara içtiğinizde olduğu gibi geçici olarak kan basıncınızı yükseltir. sürekli aşırı içki içme bir süre sonra kalbinizin daha verimsiz pompalama yapmasına neden olarak kalbinize zarar verebilir. Eğer kalbiniz verimli pompalama yapmazsa vücudunuz bu durumu telafi etmek için kan damarlarınızdaki basıncı artırmaya çalışır. Alkol tüketimi 65 yaş altı erkeklerde günde iki kadehi, 65 yaş üstü erkeklerde ve bütün yaş grubundaki kadınlarda günde bir kadehi geçmeyecek şekilde sadece ölçülü şekilde olmalıdır. Alkolün kilo almaya sebebiyet verecek şekilde kalori içerdiğini de akılda tutmak gerekir. Bu da bizi diğer önemli risk unsuruna taşıyor. Obezite. Ne kadar kilolu olursanız vücudunuzu oksijen ve besinle desteklemek için o kadar çok kana ihtiyaç duyarsınız. Hatırlarsanız damara ne kadar çok kan sıkıştırmaya çalışırsanız kan damarlarınız o kadar çok akışkanlığı artırmaya çalışacaktır ve bu da atardamarlarınızdaki basıncı ve böylece kan basıncınızı artıracaktır. Diğer risk unsuru ise obeziteyle birbirini destekleyen ve obeziteye yardımcı olan bedensel olarak faal olmama durumudur. Fiziksel faaliyet kalbinizin daha verimli ve güçlü olmasına yardımcı olur. Bu olmadan vücudunuz yoğun alkol tüketiminde olduğu gibi kan damarlarınızdaki basıncı artırarak daha zayıf bir kalp ve kan dolaşımını telafi etmeye çalışır. Diğer bir risk unsuru ise özellikle sodyum ve tuzun yüksek olduğu kötü beslenmedir. Çünkü biliyoruz ki sıvılar tuzu takip eder, Öyle değil mi? Öyleyse eğer vücudunuzda daha fazla tuz olursa vücudunuz daha fazla sıvı tutar, bu da kan basıncınızı artırır. Şimdiye kadar saydığım risk unsurları genellikle kontrol edilebilir unsurlar gibi görünüyor, öyle değil mi? Hipertansiyon eğilimine katkıda bulunan ve kontrolünüz dışında kalan şey ise genetiktir. Saç ve göz renginin ailenizle ilgili olduğu gibi hipertansiyonda öyle olabilir. O halde annenizde veya babanızda hipertansiyon varsa sizde veya kardeşlerinizde hipertansiyon olma olasılığı çok daha yüksektir. Bu durumda bütün bu risk unsurlarını kontrol altında tutmak gerekir, Sizcede değil mi? Sizi şaşırtabilecek diğer bir genetik unsur Afrika kökenli Amerikalılar’ın tuz hassasiyetine eğilimli olduğudur. Onların daha fazla sodyum ve su tuttukları anlamına geliyor. Bu durumda risk unsurları olan beslenme ve tuz tüketimini akılda tutmak gerekir. Bunların hepsi teşhis edilebilir sebepleri olmayan primer hipertansiyon çeşitleridir. Eğer teşhis edilebilir bir sebep olsaydı buna sekonder hipertansiyon denirdi. Örneğin birisinde esasen su tutmasına sebep olan böbrek hastalığı varsa biz buna sekonder hipertansiyon deriz çünkü kan basıncını neyin artırdığını tam olarak biliyoruzdur. Ama bunu daha sonraki videoda inceleyeceğiz. Şimdilik hızlıca hipertansiyon belirtileri ve bulguları üzerine konuşalım. Çılgın bir şey söyleyeyim. Çoğunlukla belirti olmuyor! Evet! Birçok hasta hipertansiyonu olduğunu bile bilmez. Hiç belirti ve bulgu olmamasından dolayı buna “sessiz hastalık” veya “sessiz katil” dendiğini de duymuş olabilirsiniz. Bu yüzden yıllık muayenenize gittiğinizde kan basıncı ölçümü çok önemlidir ve her zaman muayeneye dahil olmalıdır. Nadir durumlarda kan basıncınız çok yüksekse baş ağrısı, bulanık görme, baş dönmesi ve yönelim bozukluğu gibi belirtiler ortaya çıkabilir.