If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Copley'in "Sincaplı Oğlan" İsimli Tablosu

John Singleton Copley, Sincaplı Oğlan (Henry Pelham), 1765, 77.15 x 63.82 cm (Güzel Sanatlar Müzesi, Boston). Orijinal video Beth Harris ve Steven Zucker tarafından hazırlanmıştır.

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.

Video açıklaması

Bir sanatçı olmak istediğinizi hayal edin ancak öyle bir şehirde yaşıyorsunuz ki hiç sanatçı yok sanat okulları yok, müzeler yok, sanat galerileri yok. Ve ciddi resimleri satın almak isteyen hiç kimse de yok. John Singleton Copley'in 1760'larda Boston'da yaşadığı durum tam da böyleydi. Burada gördüğümüz, Copley'in üvey kardeşinin bir portresi. Resmi yapılan kişi Henry Pelham resmin ismi ise 'Sincaplı Oğlan'. Kendi kendini eğitmiş biri için son derece başarılı bir eser. Resme baktığımda gözlerim önce yüzüne takılıyor,sonra o güzel perdeye arkadaki bu perde dikkatimizin yüze yoğunlaşması için güzel bir fon oluşturuyor daha sonra omuzlarına, kollarına ve ellerine bakıyorum. Parmakların ne kadar ustalıkla şekillendirilmiş olduğuna altın zinciri gevşekçe elinde tutma hareketinin ne kadar başarılı yansıtıldığına dikkat edin. Daha sonra ise sincaba bakmaya başlıyorum, küçük ve sevimli bir sincap, elindeki fındığı kemiriyor. Sincaptan sonra, üstündeki koyu renkli ceketle beyaz manşetin yan yana geldiği yere bakıyorum. Gömleğin manşetinin bir kısmına ışık vurmuş diğer tarafı ise gölgede kalmış, ahenkli bir şekilde geçiş sağlanmış. Bu portre Copley'in üvey kardeşine ait, aynı zamanda da ressamın kendisini tanıtma amacıyla yaptığı bir eser. Copley 1765 yılında bu resmi yaptığında Boston'da zaten tanınmış bir ressamdı, ancak daha da ilerlemek istiyordu. Tabi şunu da biliyordu. Portreler Avrupa'daki sanat kurumlarında üretilen eserler arasında en değersiz addedilen konulardan biriydi. Konuları önem sırasına dizersek, en önem verilen konular sırasıyla mitoloji, tarih portreler ve natürmortlardı. Ancak Amerika'da en çok beğenilen ve satılan eserler de portrelerdi. Boston'da yaşayan tüccarlar ve zengin elitler kendi portrelerini yaptırmanın önemini farketmeye başlamışlardı. Ancak Copley bunun ötesine geçmek istiyordu ve Avrupa resim sanatının portreciliğin çok ötesinde gelişmiş olduğunun da bilincindeydi. Bu eseri de Avrupa'daki sanat akademilerine göstermek amacıyla yapmış. Kendi eserlerinin Avrupa'daki sanat kurumlarında üretilenlerle aynı düzeyde olup olmadığını anlamak istemiş. Eserini Londra'ya giden birinin bavuluna koyup yollamış. Bu tablo, Londra'da yaşayan başarılı bir ressam olan Benjamin West, ki kendisi de Amerikalı ve İngilteredeki Royal Academy'nin başkanı olan Sir Joshua Reynolds tarafından beğeniyle karşılanmış. Resimde, portrelerde alışılageldiği gibi yüzün önden görünümü yer almıyor, resim profilden yapılmış. Copley yüzün yandan görünüşünü yaparak, sadece portreleri değil aynı zamanda günlük hayatın içinden görüntüleri de başarıyla canlandırabileceğini vurgulamak istemiş. Aynı zamanda derinlik duygusunu, perspektifi de yansıtabileceğini göstermeyi amaçlamış olmalı, dikkat ederseniz sağ elin ve masanın köşesinin başarıyla yerleştirildiğini göreceksiniz. Bu resim İngiltere'ye ulaştığında, Sir Joshua Reynold ressamın bir an evvel Londra'ya gelerek gerçek bir eğitim almasını istemiş. Boston'da kaldığı takdirde sanatçının sadece belli tarzda eserler vermek zorunda kalacağını, ve bunun tarzını ve estetik anlayışını zedeleyebileceğini düşünmüş. O dönemleri gözünüzün önüne getirirseniz bu çok yerinde bir yaklaşım, zira İngiltere sanat dünyasını yönlendiren en önemli merkez konumunda. Copley'de Boston'daki ortamın sanatçılar için ne kadar elverişsiz olduğunun farkındaymış, nasıl ifade edeyim, düşünün ki toplumun gözünde sanatçılarla ayakkabıcılar arasında pek de bir fark yokmuş. Yaptığı portrelerin sanatın düşük katma değerli bir alanı olduğunun farkındaymış ancak müşterilerin istediği bu olduğu için ustaca ve olağanüstü güzellikte portreler yapabildiği bu alanda devam etmiş. Ancak resimlerinde konu olarak tarihsel olayları, dini veya mitolojik konuları işleyemediğinin, Avrupa sanat geleneğinde önemli yer tutan bu konularda biraz zayıf kalmış olabileceğinin de bilincindeymiş. John Singleton Copley'in bu duygularla yaptığı ve kendi sanatsal serüveninde çok önemli bir anı belgeleyen bu resim hem çok güzel, hem de oldukça hırslı ve ilginç bir hikayeye sahip.