If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Friedrich'in "Meşe Ormanındaki Manastır" İsimli Tablosu

Caspar David Friedrich, Meşe Ormanındaki Manastır, 1809 veya 1810, tuval üzerine yağlıboya, 110,4 x 171 cm (Alte Nationalgalerie, Berlin). Orijinal video Beth Harris ve Steven Zucker tarafından hazırlanmıştır.

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.

Video açıklaması

Berlin'de Alte Nationalgalerie'deyiz ve Caspar David Friedrich'in 'Meşe Ormanındaki Manastır' ismindeki tablosuna bakmaktayız. Oldukça büyük bir tablo,ve aynı sanatçının 'Deniz Kenarındaki Keşiş' ismindeki resmiyle ikili bir set oluşturuyor. Çok kasvetli bir görüntü var. Bu resim, insan hayatıyla veya Tanrıyla ilgili konuları tasvir edebilmek için, Friedrich'in peysajı ne denli etkin kullandığını gösteren bir örnek. Resimde bir manastırın kalıntılarını görüyoruz, oldukça eski bir manastır. Harabe halindeki bu manastıra doğru yürüyen bir sıra insan var, ve bu insanlar bir tabut taşıyorlar. Gördüğümüz bu sahne bize zamanın akıp gitmekte olduğunu ve insanoğlunun faniliğini hissettiriyor. Görüldüğü kadarıyla kış mevsimindeyiz, karakış. Belki günbatımı zamanı. Sol taraftaki kalıntılara baktığımızda terk edildiklerini, metruk halde olduklarını düşünüyoruz. Sivri kemerli eski pencere harap halde. Hiç camı kalmamış. Mekanın orijinal halinde ne kadar görkemli gözükeceğini hissedebiliyoruz, ancak bu binadan geriye kalanlar sadece şu an gördüklerimiz. Şu an gördüklerimiz de bize insanoğlunun çabasının, tecrübesinin ne kadar beyhude olduğunu gösteriyor. Doğanın sonsuz olduğunu, insan eliyle yapılanların ise geçici olduğunu görüyoruz. Keşişler, eski dönemlerden kalan cenaze ritüellerini uyguluyorlar. Karda etraflarını çevreleyen mezarlık da pek bakımlı değil, kendi haline bırakılmış, harap halde görünüyor. Manastır Ortaçağ geleneklerine göndermede bulunuyor, ama artık göçüp gitmiş. Meşe ağaçları ise manastırdan da eskiler. Friedrich bu resimde meşe ağaçları ile Druid geleneklerine, Hristiyanlık öncesi dönemin geleneklerine gönderme yapıyor olabilir. Bu yaşlı meşe ağaçları, boğum boğum gövdeleri ve ürkütücü görünüşleriyle Hristiyanlıktan da eski geleneklere şahitlik ediyor. Bunların arkasında ise gökyüzünü ve hilali görüyoruz. Bu resim bize kalıcı olanın tabiat olduğunu vurguluyor, ağaçların bile büyümesinin ve yaşlanıp ölmesinin ötesine uzanan, zamanın ötesine geçen, insanoğlunun çabasıyla inşa edilen binalarla kıyaslandığında, sonsuz olan, kalıcı olan doğadır. Ay da dünyadaki mevsimlerin ötesinde, kainatla bile bağlantılı değil. Bu resimde insan için zamanın ne anlama geldiğini, doğa için zamanın anlamını ve sonrasında da Tanrı'nın yarattığı kainatın zaman kavramını hissediyoruz. Eğer bu resimde iyimser bir şey varsa, o da bu hilal. Hilal en ince olduğu döneminde, bir süre sonra yeni aya dönecek, bu da yeniden doğuş olasılığına gönderme yapıyor. Şimdi karakış, ancak bahar gelecek. Bu soğuk ve kasvetli alaca karanlık ortamda bize çok uzak gibi gözükse de, yenilenme olacağını, bir canlanma olacağını hissediyoruz. Ayın hallerinin, mezarlıktaki haçların, manastır kalıntılarının bir bölümü oluşturan haçın, yenilenmeyi, yeniden doğuşu simgelediğini söyleyebiliriz. Sanatçının, bir manzara resmine bu kadar ciddi anlamlar yükleyebilmesini çok ilginç buluyorum. Bu tarz bana eski dönemlere ait Hristiyan resimlerinde gördüğümüz referans vermeyi, imgelerle canlandırmayı anımsatıyor. Friedrich zamandan bağımsız bu insani hisleri, evrendeki yerimizi anlatacak modern bir dil bulmaya çalışıyor, daha önce bahsettiğimiz zaman katmanlarını hissetmemizi sağlamaya çalışıyor. Bu ilahi fikirleri canlandırmak için yeni bir dil oluşturmaya çalışıyor ve bu çabası akla yatkın geliyor, zira 19. yüzyılın başlarındayız. Sanatçının yaşadığı dönemin değer yargıları,kültürü rasyonel görüşlere ve akla yatkınlığa önem veriyor. Dolayısıyla da Rönesans döneminin ve hatta Barok dönemin sembolizmalarını kullanma fikri akla yatkın değil. Sanatçı, geçmiş dönemin ikonografisini kullanmak istemiyor. Baltık denizine kıyısı olan ve o zamanlar İsveç'e ait olan Greifswald'da doğup büyüyen ve sonraki yıllarda sanat eğitimini Kopenhag'da almış olan Friedrich, öncesizliğe, sonsuzluğa, ezeli ve ebedi olana ilişkin görüşlerini yansıtmak için, bu çok çok soğuk Kuzey manzarasına bakıyor.