Makro Sosyoloji ve Mikro Sosyoloji

Makrososyoloji ve Mikrososyoloji Makrososyoloji ve mikrososyoloji, sosyolojide, toplumlar üzerinde çalışabilmek için iki farklı seviyede analiz etme yöntemidir. Bir topluma bakarken bir başlangıç noktasına ihtiyacınız vardır. Aksi halde son derece zorlanabilirsiniz. Çünkü elinizde sadece çalıştığınız toplumun nüfusunu oluşturan bireyler değil, yine bu toplumu oluşturan farklı gruplar, topluluklar, kültürler ve alt kültürler de vardır. Ve elbette inceleyeceğiniz nüfusa bir bütün olarak da bakmak gerekir. Bu nedenle, en azından hangi bakış açısıyla başlayacağınızı belirleyebilirseniz, bu size ilerlemek için iyi bir dayanak noktası bulmaya yardımcı olur. Şimdi, makrososyoloji, büyük ölçekli bir bakış açısına sahiptir. Tüm nüfusu etkileyen büyük olaylara ya da en azından bunların büyük kısmına bakarsınız. Sosyal yapılara ve kurumlara bakarsınız. Uygarlığın ya da toplumun ya da nüfusun tümüne bakarsınız. Peki ne bulmaya çalışırsınız? Aslında şablonlar ararsınız. Büyük resmin küçük gruplara ve bireylerin hayatına yaptığı etkiyi elde etmeye çalışırsınız. Şehirler gibi büyük toplulukları ya da geniş çaplı toplumsal eğilimleri analiz edersiniz. Bunu yaparken bu kalabalık nüfustan çok sayıda istatistiki bilgi elde edersiniz. Ancak bunları değerlendirirken dikkatli olmak gerekir. Aklınızda zaten bir cevabı varken soru sormayın. Çünkü elinizdeki veriyi aklınızdakini kanıtlayacak şekilde yorumlayabilirsiniz . Ve bu çalıştığınız toplum hakkında size bir şey söylemeyecektir. Elinizdeki verileri aklınızdaki hikayeye uyduracak olan o istatistiki yöntemi aramayın. Bırakın veri, hikayeyi kendi anlatsın. Makrososyoloji savaş, yoksulluk, sağlık kuruluşları gibi konularla da ya da dünya ekonomisi gibi uluslararası meselelerle ilgilenir. İşlevselcilik makro bakış açısından kaynaklanan bir sosyal teoridir. Temelde, işlevselcilik topluma bir bütün olarak bakar ve toplumu oluşturan kurumların toplumun istikrarı ve işler durumda olması için farklı durumlara nasıl adapte olduğunu inceler. Çatışma teorisi de makro bakış açısına sahiptir. Kısaca açıklamak gerekirse, çatışma teorisi toplumları oluşturan kurumların güçlü olana fayda sağlayarak eşitsizlik yarattığını savunur. Ve çok sayıda grup, çatışma halledilene kadar birbiriyle anlaşmazlık halindedir. Böylelikle çatışma sonucunda gücün eşit dağıtılmasıyla yeni bir toplumsal düzen kurulur. İşte bu da büyük resmi inceleyen bir bakış açısıdır. Şimdi diğer tarafa geçerek mikrososyolojiye bakalım. Kulağa aynı mikroskop gibi geliyor değil mi? Mikroskopla hücreleri ya da son derece küçük şeyleri inceleyebilirsiniz. Işte mikrososyolojide de aynı şekilde bireyler ya da aile ve okul gibi küçük gruplar arasında meydana gelen küçük çaplı, günlük, yüz yüze olan karşılıklı iletişimleri inceleyebilirsiniz. Makrososyolojiden farklı olarak mikrososyolojide çok sayıda denek grubu bulunmaz. Mikrososyoloji daha çok toplumun yorumlanarak incelenmesidir. Toplumun küçük bir örneğine bakar ve tek tek karşılıklı etkileşimlerin kurumlar ya da toplumsal yapılar gibi toplumun büyük modeline nasıl etki ettiğini yorumlarsınız. Bir öğretmenin beklentilerinin öğrencilerin notlarını nasıl etkilediğine bakabilirsiniz. Ya da doktor hasta etkileşimlerine bakabilirsiniz. Ya da aile dinamiklerinin ön yargılı davranışların ifade edilmesindeki etkilerini inceleyebilirsiniz. Mikrososyolojinin pratikte uygulanmasıyla ilgili bir fikrinizin oluşması için sembolik etkileşimciliğe de bakmak gerekir. Bu da mikro bakış açısına sahip bir toplumsal teoridir. Sembolik etkileşimcilik bireylere ve hayatın içinden objelere, olaylara, simgelere ve diğer şeylere verdiği önem ve anlama odaklanır. Güzeeeeel, Büyük resimden başlayan makrososyolojiye baktık, ve bireyi nasıl etkilediğini gördük. Sonra tam ters açıdan bakan mikrososyolojiyi inceledik ve bireysel etkileşimleri ve bunların büyük resmi nasıl etkilediğini gördük.