If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Fransız Devrimi

Fransız Devrimi'nin ilk bölümü. Etats Généraux yani Genel Meclis'in toplantıya çağrılmasından Bastille Baskını'na. Fransız Devrimi ile ilgili daha fazla bilgi için buraya tıklayın. Orijinal video Sal Khan tarafından hazırlanmıştır.

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.

Video açıklaması

Merhaba bu videoda Fransız Devrimi hakkında konuşacağız. Bu devrimi önemli kılan özellik ise Amerikan Devrimi'nde olduğu gibi bir krallıktan kopup bağımsızlığın ilan edilmesinin yanı sıra, krallık merkezinde bulunan monarşinin yok edilmiş olmasıdır. Bu devrimin başka bir önemiyse Avrupa'da krallıklara karşı yapılan ilk ayaklanma olmasıdır, yani temelindeki düşünce açısından bir ilktir. Monarşiye karşı olma fikri bu devrimde değil, Amerika'nın bağımsızlığı sırasında ortaya çıkmıştır. Sonrasındaysa kralların gerekliliği ve monarşi sistemi sorgulanmaya başlamıştır. Zaten bu düşünceyle ilerlenmiş olması bu devrimi diğer ayaklanmalardan ayırmaktadır. Bu düşünce sistemi ve Fransız Devrimi ortaya çıktığında Fransa'nın nasıl olduğuna bakalım, tarih 1789. Öncelikle Fransa'nın fakir olduğunu belirtmeliyim. Tabii eğer Fransa kralı 16. Louis'ye ya da karısı Marie Antoinette'e ve onların giyimlerine baksaydınız bunu söyleyemezdiniz. Kesinlikle fakir görünmüyorlardı, hatta kocaman bir saray olan Versailles Sarayı'nda yaşıyorlardı ve yaşam koşulları başka birçok krallıktakinden çok daha iyiydi. Bahsi geçen saray, zamanında Paris'in 20 -30 kilometre uzağında bir kasabaydı, şimdiyse Paris'in hemen dışında diyebiliriz. Sonuçta Fransız kralı fakir görünmese de Fransız devleti fakirdi. Tabii fakir derken borç altında demeye çalışıyorum. İki büyük askeri olaya karışmışlardı.Bunlardan biri Amerikan Devrimi'ydi. Devrimcileri desteklemişlerdir çünkü düşmanları olan Büyük Britanya'ya problem yaşatmak ve toprak kaybetmelerine neden olmak istemişlerdi. Fransa bu yüzden Amerika'ya yüksek miktarda askeri malzeme göndermişti. Ve tahmin edebileceğiniz üzere bu ucuz bir iş değildi, çünkü bu yardımı Atlantik Okyanusu üzerinden yapmak gerçekten yüklü bir maliyet demekti. İkinci yüklü borcun kaynağı ise Amerikan Devrimi'nden daha da öncelere uzanmaktadır. 1763'te biten Yedi Yıl Savaşları'nda başlayan bu yardım Fransız Devleti'nin finansal kaynaklarını eritmiştir. Yedi yıl Savaşları'nı bilmeyenlere bu savaşı kısaca özetleyeyim: Bu savaşta Fransızlar ve İngilizler müttefikleriyle beraber birbirlerine yedi yıl boyunca envai çeşit yöntemlerle saldırdılar ve tam bir sonuca ulaşamadılar.. Fransa ve Hindistan savaşı bu Yedi Yıl Savaşları'nın bir parçasıdır ancak bu savaşlar bütün Avrupa'yı kapsamaktadır. Sonuçta Fransa bu savaşa katıldığı için Amerikan Devrimi'ne kadar Amerika'ya yaptığı yardımlar sonucunda ekonomisine büyük bir darbe almış ve halkını açlıktan kırmıştır. Bu arada Fransız halkında genel bir açlık ve sefalet kol geziyordu. Yeterli tahıl olmadığından insanlar yemek için ekmek yapamaz hale gelmişlerdi ve açlıktan ölme noktasında olduklarından dolayı yönetimden fevkalade mutsuzdular. Ve bunun üzerine bir de kralların ve hatta soyluların gerçekten rahat ve saadet dolu bir yaşam yaşadığını gören halk çıldırma noktasına gelmişti. Bildiğiniz gibi soylular da sadece aileleri sayesinde toprak ve para mirasına sahip olan insanlardı ve krallar gibi giyinip, onlar gibi yerlerde yaşarlardı. Eğer siz de bu devrimi yapan köylüler gibi, asillerin bütün işlerini yapmanıza ve tüm hasadınızı vergi olarak vermenize rağmen sizin açlığınızı umursamayan ve vergi vermeyen insanların altında yaşasaydınız, bu insanları bir nevi parazit olarak değerlendirirdiniz. Haliyle de köylüler bu durumdan rahatsızdı. Tüm bunların üzerine bazı filozofların demokratik düşünce hakkında konuşmaları da bardağı taşıran son damla olmuştu. Böyle topluca bir harekete ilk örnek Amerikan Devrimi'dir. Bu harekette de Fransız Devrimi'nde olduğu gibi aydınlar "belki krallara ihtiyacımız yoktur" ve "belki iyi olmak için din adamlarına da ihtiyacımız yoktur, belki kendi kendimizi kontrol edebiliriz" fikirlerine ulaştılar. Amerikan Devrimi'nde ilk kez "krallara ihtiyacımız yok biz kendimizi yönetebiliriz" fikri ortaya çıktı. Bu düşünce o dönemde git gide yayılıyordu. Ancak bence buradaki en önemli faktör halkın aç olmasıdır. İnsanlar gerçekten aç olduklarında inanılmaz şeyler yapabilirler. Aslında açlık bu devrimi aslen iten güçtür ve her fikirden çok daha güçlüdür. Fransa Devleti finansal kriz içindeydi. Bu yüzden bir toplantı yapıldı; Fransa'daki büyük güçler acilen konuyu görüşüp, bazı problemleri çözmeye yönelik çalışmalar yaptılar. Fransa'nın asıl problemi olan açlığı çözebilmek için tartışıyorlardı. Bu çözümü bulmak için Genel Meclis kuruldu ki bu da Fransa'nın üç temel sosyal sınıfının toplanması gibi yorumlanabilir. Bu sınıflar nelerdir? İlki ruhban sınıfı, ikincisi soylular ve üçüncüsü de geriye kalan herkesi içeriyordu. Aslında bu parçalar da Fransa'da güç dağılımının ne kadar dengesiz olduğunu gösteriyor. Bunların her biri bir grup ve birbirlerine karşı oy verebilirler, ancak ruhban sınıfı nüfusun sadece %0.5'ini, soylular nüfusun %1.5'ini ve geriye kalanlar da %98'ini oluşturuyordu. Dahası şu kısım, şu kısımla aynı oya sahipti ve şu kısım verginin çoğunu ödemek zorundaydı. Onlar tüm işi yapan, Fransa'yı zenginleştiren ve hatta savaşlarda ölen insanlardı. Fakat bu kişiler az sayıda olmalarına rağmen halkın kalanından daha fazla siyasi güce sahiplerdi. Bu üç grubun temsilcileri Versay Sarayı'nda bu ekonomik sorunu çözmek için toplandılar. Tabi, üçüncü kısımdaki insanlar şu anki durumdan dolayı kızgınlardı. Fransa'nın yakın tarihinde tüm yükü üstlendikleri ve buna rağmen diğer kısımların vergilerini bile vermedikleri gerçeği onları çileden çıkarıyordu. Hatta üzerlerine daha da fazla bir vergi yükü konulacağından ve kral, soylular ve ruhbanların hiçbir şekilde fedakarlık yapmayacağından korkuyorlardı. Bu grup zaten kızgın bir şekilde meclise gelmiş ve bir büyük odada toplanmak istemişlerdi, çünkü aşağı yukarı 600 temsilcileri vardı. Bu duruma sadece kralın kendisi izin vermişti, çünkü normalde her kesimden eşit sayıda temsilci olurdu. Yani şu kısım da şu kısım da aşağı yukarı 300 temsilciye sahipti. Buradakiler de en sonunda nüfusun %98'i oldukları için en azından 600 adet temsileri olmasını istediler. Bu şekilde bile sadece bir yerde toplanıp, temsilci başına bir oy verilmesini sağlamak istemişlerdi. Fakat bu parçalar, bu fikre karşı çıkıp, her parçaya bir oy düşmesi fikrini savundular Fakat en sonunda şunlar kaybetti ve hatta üçüncü bir parça olarak organize olmak zorunda kaldılar ve bu onları daha da fazla kızdırdı. Sonrasında bir yerde buluşup, "eğer bizi görmezden gelmeye devam edeceklerse biz de burada toplanırız ve buraya da Genel Meclis yerine Fransız Meclisi adını veririz"dediler.Çünkü onlara göre onlar halkı temsil ediyorlardı ve États généraux'da ezilmektense Fransa'nın asıl parlamenter gücü olmayı hak ediyorlardı. Aslında bu görüş ruhban kesimin ve soylu kesimin bir parçası tarafından takdir gördü. Tabi ki bu durum kral 16. Louis'yi rahatsız etti, çünkü önceden bir diktatör olan Louis şimdi alelacele yaratılan bir meclisin bu durumdan yararlanıp onun kararlarına zıt düşen kararlar almasını istemiyordu. Bu durumdan faydalanıp Fransız Meclisi'ni kuran topluluğun onun gücüne sahip olma ihtimali kesinlikle onu mutlu etmemişti. Bu yüzden bir ara, Louis meclisin toplandığı odayı "tadilat yapılacak" bahanesiyle kilitleyip, bu meclise an itibariyle toplanamayacaklarını söyledi. Bu Louis'nin bu duruma karşı çıkışıydı. Açık bir şekilde Fransız Meclisi'nin toplanmasına izin vermeyeceğini gösteren kral 16. Louis, bununla kalmayıp toplantının yapılacağı odaya bile girişi yasaklamıştı. Kralın bu davranışı kesinlikle bu insanları mutlu etmedi. Halk aç gezerken bu kesim müsrifçe harcamalar yapıyordu. Hatta Louis'nin bu kararından sonra yine bu kesim ile aynı odada oy vermediler, veremediler, sonrasında kendi odalarında oy birliğiyle kendilerini Fransa halkının temsilcileri ilan ettiklerinde ise kral odalarını kapattı. Bu durum sonunda Versailles'daki kapalı bir tenis kortuna gittiler. Burada bunun bir resmi var; bu kapalı bir tenis kortu. Bu yer Versailles Sarayı'nda ve aslında küçük kesimin ne kadar rahat yaşadıklarının bir göstergesi. Burada toplanan temsilciler Fransa'nın Meclisi olduklarının kabulünün yanı sıra Fransa'ya bir anayasa çıkana kadar durmayacaklarına dair yemin ettiler. Sonrasında da bir ulusal meclis olmaktan, anayasa hazırlayan bir meclise dönüştüler. Fransa için anayasa. Bu grup daha önce söylediğim gibi ruhban ve soylu sınıflarının bir kısmından da destek almaya başladı ve en sonunda 16. Louis durumun vahametini fark etti. Zaten kızgın olan insanlara olan müdahalesinin onları daha da çok kızdırıyor ve onların daha büyük sorunlar çıkarmalarına neden oluyordu. Bu yüzden 16. Louis şu anki finansal problemin kritikliğini neden göstererek gücünü halka verirmiş gibi yaptı. Sonuçta bu meclisin tekrar toplanmasına izin verdi. Fakat tüm bunlar olurken insanlar, askeri birliklerin Paris'e geldiklerini fark etmeye başladılar. Bunlar kesinlikle kral tarafından gönderilmişdi. Ve bu ordudaki birçok asker, ordunun Fransız ordusu olmasına rağmen Fransız kökenli değillerdi, yani bir isyanı bastırmak için ideal türden askerlerdi. Tabii ki bu askerler Fransız Meclisi'ni dağıtabilecekti. Sonuç olarak askerlerin yaklaşması insanları endişelendirdi. Bu da yetmezmiş gibi 16. Louis'nin finansal danışmanı Jacques Necker'in de bu üçüncü kesimin ekonomik fikirlerini doğru bulması kralın işini daha da çok zorlaştırdı. . Bu danışmanın krala "harcamalarınızı daha mantıklı bir şekilde yaparsanız ve paranızı israf etmeseniz daha iyi bir şey yapmış olursunuz" demesi de bardağı taşıran son damla oldu ve danışmanıyla konuşmak yerine onu işten attı. Şimdi tüm bu olayları birlikte düşünelim. Askerler Paris'e geliyor, Anayasa'nın oluşturulmasına yönelik bir adım atılıyor ve 16. Louis finansal danışmanını kovmuş, insanlar da açlıktan ölüyorlar. Paris'teki halk bunun üzerine kralın onları tekrar susturmaya ve durdurmaya çalıştığını anlıyorlar ve silahlanmaları gerektiğine karar veriyorlardı. Bu nedenle Bastille'e gidiyorlar. Bu da Bastille'in bir resmi. Bastille politik tutukluların bulundukları yer olması ile ünlü. Sonuçta bu kızgın güruh, mevzu-u bahis tutukluları hapisten çıkarıyorlar. Ancak aslında Bastille'de sadece yedi tutuklu var. Yani orada binlerce politik tutuklu hapisten kaçırılamadı. Bastille isyancılar için bulundurduğu silahlar açısından özellikle önemliydi.Burada büyük bir cephanelik olduğunu biliyorlardı. Yani Bastille'e gitmeleri artık askerlere karşı çıkabilecekleri anlamına geliyordu. Fakat bu hareket aslında Fransız Devrimi'ndeki asıl karmaşanın başlangıcına sebebiyet vermiştir. Yıllar geçtikçe başlayan bu kaosun daha da kötüye gittiğini göreceğiz. Hatta Amerikan Devrimi'nden çok daha kötü katliamlar ortaya çıkmıştır. Çünkü bu devrim sırasında şehirlerde olan olaylar ve Fransızların birbirlerine yaptıkları gerçekten barbarcaydı. Bunu görebileceğimiz ilk örneklerden biri de Bastille valisidir. Bu adam öncelikle askerlerin saldırısına yol açmış, ancak en sonunda bir ateşkese varmak istemiştir, çünkü gerçekten çok kişi ölmüştür. Ancak devrimciler onu ele geçirdiklerinde onu bıçaklamış, sonra da kafasını kesip bir kazığa geçirmişlerdir. Bununla da kalmayıp, Paris valisine gidip onu da vurmuşlardır. Yani kısacası olaylar gittikçe kontrolden çıkıyordu. Fakat insanlar Bastille'deki bu olayı genellikle Fransız Devrimi'nin en önemli olaylarından biri olarak görürler. Bu yüzden günümüzde bile Bastille Günü kutlanır. Bu gün 14 Temmuz 1789'dur. Olayların gelişme hızını anlamanız için, Genel Meclis'in Mayıs'ta toplandığını söylememde yarar var. Mayıs, temmuz. Tenis kortundaki toplantı Haziran'daydı ve söylediğim gibi Bastille'e giriş de Temmuz'daydı. Şimdi de Ağustos'a geçelim. Bu sırada bu milli meclis Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'nin kendilerine uyarlanmış bir versiyonunu imzalamışlardı. Bu devir gerçekten bir devrim çağıymış. İlan ettikleri şey İnsan ve Vatandaş Hakları Deklarasyonu adını almıştı ve Amerika'daki bildirgenin bir benzeriydi. Genel olarak bu bildirge her şeyi şu felsefi soruya göre yorumluyordu; "Özgürlük, yaşam ve mutluluk arayışı nedir?" Şu an Amerikan Devrimi'nden sözler kullanıyorum, ancak zaten bu da Fransızların versiyonu. Sonuçta bir anayasa çıkartmadılar. Bu onlara göre herhangi bir ülke veya anayasada bulunması gereken fikirler bütünüydü. Burada bu videoyu bitireceğim.Bu videoda Fransız Devrimi'ne başladık ve ileriki videolarda göreceğimiz gibi bu devrim gittikçe daha da kanlı ve daha karışık hale gelecek. En sonunda bile insanlara haklarını vermek konusunda iyi bir şekilde bitirmediklerini söyleyebilirim.