If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Paleolitik Toplumlar

Paleolitik kelimenin tam anlamıyla "Eski Taş [Devri]" demektir, fakat Paleolitik Çağ genel anlamda insanlık tarihinde başlıca yiyecek elde etme şekillerinin toplayıcılık, avcılık ve balıkçılık olduğu zamanları ifade etmektedir.

Genel bakış

  • Paleolitik (yontma taş devrine ait) toplumlar büyük ölçüde toplayıcılığa ve avcılığa dayalı toplumlardı.
  • İnsan türleri milyonlarca yıl boyunca doğal seçilimden geçerek evrimleşmiştir ancak kültürel evrim dediğimiz şey, Homo sapiens'lerin tarihindeki önemli değişiklikliklerin çoğunun sebebidir.
  • Tarımın doğuşundan önce, küçük gruplar hâlindeki avcı-toplayıcılar birlikte yaşayıp çalışmışlar ve birlikte göç etmişlerdir.

Sosyokültürel evrim

Paleolitik kelimenin tam anlamıyla "Eski (Yontma Taş) [Devri]" anlamına gelir fakat Paleolitik çağ (veya yontma taş devri) genel anlamda insanlık tarihinde başlıca yiyecek elde etme şekillerinin toplayıcılık, avcılık ve balıkçılık olduğu zamanları ifade etmektedir. İnsanlık o zamanlarda henüz hayvanları evcilleştirmeyi ve bitki yetiştirmeyi denememişti. Avcı-toplayıcılar, yiyecek üretmek için tarımsal teknikler kullanmadıkları için, bu toplulukların beslenme biçimleri doğal ekosistemlerdeki değişimlere göre şekilleniyordu. "Gölde fazla balık tutarsak çok önemli bir yiyecek kaynağını tamamen ortadan kaldırır mıyız?" ya da "Kuraklık önemli bitkilerin yok olmasına neden olur mu?" gibi sorunlarla mücadele etmek zorundaydılar. Avcı-toplayıcılar, toplulukları için yeterli yiyecek elde edebileceklerinden emin olmak amacıyla nöbetleşe avcılık ve toplayıcılık gibi yöntemlerle bu ekosistemleri uygun biçimde değiştirmeye çalıştılar.
İnsanlık tarihinde durum uzun süre bu şekilde devam etti; avcı toplayıcı sistemler yaklaşık 11.000 yıl önce değişim geçirmeye başladılar. İnsanlar göç ederek yeni çevrelere alışmaya başladıkça, karşılaştıkları farklı çevrelerin kısıtlamalarına karşı kendilerini en iyi şekilde hazırlayacak teknikler ve aletler geliştirmeye başladılar.
İlk insanlarla ilgili çalışmalar genellikle biyolojik evrime ve doğal seçilime odaklanmaktadır. Fakat sosyokültürel evrime ve insan topluluklarının kültürü nasıl oluşturduklarına odaklanmak da aynı derecede önemlidir. Paleolitik çağ insanları, sadece bir sonraki yemeklerinin ne olacağını düşünen mağara insanlarından ibaret değillerdi. Arkeolojik kanıtlar Avrupa ve Güneydoğu Asya'daki Neandertal insanların dini inanç sistemleri olduğunu ve cenaze gibi ritüeller düzenlediklerini göstermektedir. Günümüzde Irak'ın kuzeydoğusuna denk gelen Şanidar Mağarası'nda bulunan bir mezarlıktaki kalıntılara göre, Neandertaller, aileden biri öldüğünde cesedi çiçeklerle süslerdi, bu da onların ölümün ötesinde bir şeye inandıklarını ve derin manevi duyguları olduğunu göstermektedir. Ayrıca barınaklar inşa etmiş ve aletler tasarlamışlardır.
Yeşillikler, basit yollar ve yapılarla çevrili bir mağara girişi.
Şanidar Mağarası, Kuzey Irak'taki Kürt Bölgesi'nde bulunan Zagros Dağları'nda arkeolojik bir bölge. Görsel
Kültürler, topluluklarının hayatta kalmasının yanı sıra özgün ve dinamik olarak gelişmelerine olanak sağlayacak şekilde belli başlı çevresel bağlamlarda gelişmiştir. Peki kültür tam olarak ne anlama gelmektedir? Kültür hayatta kalma içgüdüsü ile ilişkili öğrenilmiş insan davranışlarını içeren geniş kapsamlı bir terimdir.
Homo sapiens anatomik açıdan son 120.000 yılda çok fazla değişmemiştir fakat çok büyük bir kültürel evrim geçirmiştir. Bu da, doğanın gerektirdikleriyle başa çıkmak konusunda insanların esas işine yarayanın fiziksel dönüşümden çok kültürel yaratıcılık olduğu anlamına gelir.
Yine de kültürel evrim, biyolojik evrimden ayrı olarak değerlendirilemez. Çünkü toplumsal yapılara daha uyumlu olan, daha gelişmiş ve ileri düzey insan beyninin evrimi, kültürel gelişime olanak sağlamıştır. Aslında insan beyninin büyük boyutta olması, belirli kültürel adaptasyonlara ihtiyaç duyulmasının başlıca sebebidir: Birçok bilim insanının teorilerine göre, kafatasının büyük olmasından kaynaklanan zor doğumlar, hamilelik süresinin uzun olması ve yeni doğan bebeklerin ebeveynlere bağımlı oldukları sürenin daha uzun olması dolayısıyla daha gelişmiş toplumsal düzenlemelere ve iletişim becerilerine ihtiyaç duyulmuş, bu da insanların kültürel evrimlerinde büyük bir rol oynamıştır.
Homo sapiens'in yaratıcılık konusunda doğuştan yetenekli olması, sanat eserleri ve cenaze törenleri gibi özellikle kültürel ve manevi anlamda sembolik anlatımların oluşmasına olanak sağlamıştır. Bu tarz yaratıcı faaliyetler bizim de içinde bulunduğumuz ve zihinsel yetenekleriyle diğer türlerden ayrılan Homo sapiens sapiens (bilge, bilge insan) alt türünün kendine has bir özelliğidir.

Küçük topluluklar

Nihayetinde, insan nüfusunun artmasıyla insan gruplarının yoğunlukları da arttı. Bu da en iyi kaynaklar ve yerleşim yerleri konusunda anlaşmazlıkların ve rekabetlerin ortaya çıkmasına neden oldu, fakat aynı zamanda iş birliği yapılmasını da gerekli kıldı. Mevcut doğal kaynakların kısıtlı olmasından dolayı bu ilk topluluklar çok büyük değillerdi, fakat bir dereceye kadar iş bölümü yapılmasına, güvenliğin sağlanmasına ve kişinin kendi grubu dışından biri ile evlenmesi veya üremesine olanak sağlayacak kadar çok sayıda üyeden oluşuyordu.
Antropologlar, Paleolitik çağ insanları hakkında bu sonuçlara Afrika'daki Kalahari Çölü'nde yaşayan Khoisan halkı gibi modern avcı-toplayıcı toplulukların deneyimlerinden yola çıkarak ulaşmışlardır. Genelde 500 civarında üyesi olan modern avcı-toplayıcı toplumların deneyimlerine ve grup işleyişlerinin teorik matematiksel modellerine dayanarak, Paleolitik insan gruplarının yaklaşık olarak 25 kişiden oluştuğunu ve 20 grubun genelde bir kabileyi oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Ayakta duran bir adam uzaklara bakıyor. Arka planda kumlu bir arazi, yeşil bir çalılık ve tahtadan bir sopa var. Adam boncuğa benzer şeylerden yapılmış bir kolye takıyor ve üzerine bir şey giymemiş.
Namibyalı bir San erkeği. Birçok San hala avcı-toplayıcı olarak yaşıyor. Görsel: Wikimedia Commons.
Bu insanların hayatlarını devam ettirebilmek üzere edinmesi gereken su ve yiyecek için ne kadar toprağa ihtiyaçları vardı? Antropologların tahminlerine göre, 150.000 ile 12.000 yıl önce yaşamış Paleolitik çağ insanlarının toprak gereksinimlerini mevcut teknolojileriyle karşılamak için şunlara ihtiyacı vardı: Kaynakları az ve nispeten verimsiz olan 70 milden fazla toprak ya da her küçük topluluğun temel ihtiyaçlarını karşılayacak 7 milden fazla verimli toprak. Ancak bu toplulukların sınırlı imkanlarını düşünürsek, bahsettiğimiz toprak gereksinimi modern verimlilik seviyeleri ile kıyaslandığında oldukça yetersizdir. Bu gibi yoğunluklarda günümüzde Amerika Birleşik Devletleri'nin kapladığı alan 600.000'den fazla insanı barındıramazdı. Bütün gezegen ise yalnızca 10 milyon insanı barındırabilirdi. Kıyaslayacak olursak, şu anda Amerika Birleşik Devletleri'nin nüfusu 300 milyonun üzerinde ve gezegenimizde 7 milyar insan yaşıyor!

İş bölümü

Tarımın keşfinden önce Paleolitik insanların çevre üzerinde çok az kontrolleri vardı, bu yüzden bölge sahiplenmeye ve yakınlardaki topluluklarla ilişkiler kurmaya odaklandılar. Nihayetinde gruplar su kaynaklarının yakınlarında küçük, geçici yerleşim yerleri kurdular. Bu yerleşim yerleri iş bölümü yapılmasına imkan sağlıyordu ve iş bölümü genellikle toplumsal cinsiyet rolleri uyarınca yapılıyordu. Kadınlar toplama, pişirme ve çocuk yetiştirme işlerini yaparken erkekler avcılıkla ilgileniyordu. Fakat bu bütün Paleolitik toplumlar için geçerli değildi, örneğin bazı arkeolojik kanıtlar Avrasya'daki Orta Paleolitik Çağ kültürlerinde iş bölümünün kadınlar ve erkekler arasında eşit bir şekilde ayrılıdığını göstermektedir.
Ancak Paleolitik zamanlardaki toplumsal cinsiyet dinamiklerinin günümüzdekilerden oldukça farklı olduğunun farkına varmak gerekir. Örneğin erkek ve kadın arasındaki iş bölümü her zaman eşitlik veya güç farklılıklarına işaret etmiyordu. Gruba yiyecek sağlama konusunda avcılık ve toplayıcılıktan hangisinin daha fazla katkısı olduğu ile ilgili birbirine zıt teoriler vardır, fakat her ikisinin de önemli rol oynadıkları kabul edilmektedir.

Siz ne düşünüyorsunuz?

Paleolitik insanların kültürleri hangi yönlerden modern insan kültürlerine benzemektedir?
Antropologlar eski avcı-toplayıcıların davranışları hakkında ulaştıkları yargılara, genellikle modern avcı-toplayıcı toplulukları inceleyerek varırlar. Sizce bu doğru bir yaklaşım mıdır? Modern avcı toplayıcı gruplar hakkında bilgi sahibi olmanın ilk toplumları anlayabilmemize yararı olur mu?

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

  • Tuncay İlgin kullanıcısının avatarı starky sapling style
    Toplumları Anlayabilmemiz Yada Yorumlayabilmemiz İçin Bulundukları Bölgeyi Ve Yaşam Standartlarını Ve Daha Bir Çok Durumu Bilmemiz Şart... Ve İnsanların Her zaman Bir Tanrıya Ve İnanca Gereksinim Duyması Gerçekten Garip, Bu Soruya Nörolojinin Bir Cevap Bulması Lazım... Eğer Bu Sorunun Cevabı Bulunabilirse, Bir Çok Problem Ve Ayrışma Çözümlenebilir.
    (4 oy)
     kullanıcısının avatarı Default Khan Academy avatar
    • Meryem kullanıcısının avatarı mr pants teal style
      Tarih öncesi dönemlerde bilimsel gelişmeler henüz olmadığı için mistik güçlere inanışı çok doğal buluyorum. Mesela şimşek çakması, ne olduğunu bilmeyen küçük çocukları bile korkuturken o dönemdeki canlılar üzerinde nasıl bir etkisi olurdu acaba? "Tanrı(kavram olarak kullanılmasa da üstün bir güç olarak düşünebilirsiniz) bizi cezalandırıyor," gibi bir inanç olurdu yüksek ihtimal. İnsanın kendini koruma içgüdüsünün kendinden güçlü bir varlığa olan inancı arttırdığını düşünüyorum. Bu düşüncelerin zaman geçtikçe farklı boyutlarda tecelli ettiğini düşünüyorum. Günümüz bilim ve teknoloji çağında bile mistik olaylara inanışın ne kadar arttığına bakın: Taşlar, enerjiler, tütsüler...Sadece boyut değiştiriyor.
      (3 oy)
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.