If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Banksy Olayının Perde Arkası

Banksy'nin Kırmızı Balonlu Kız adlı eseri, 2018 yılında müzayedede satıldıktan hemen sonra, çerçevesine yerleştirilmiş kesme cihazıyla kendisini imha etmeye başlamasıyla sanat dünyasını sarsmıştı. Bu olayın perde arkasına bakmaya ne dersiniz?

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.

Video açıklaması

Bundan birkaç hafta önce, İngiliz  sokak sanatçısı Banksy’nin bir eseri,  Sotheby’s Londra’da müzayedeye çıktı. Müzayede görevlisinin tokmağını vurup  eserin 1 virgül 3 milyon  doların üzerinde bir fiyattan   satıldığını ilan etmesinin hemen ardından, bir “bip” sesi duyuldu ve tuval, çerçevenin   aşağısına doğru kayarak parçalara ayrıldı. Hemen ardından, Banksy, bu anın fotoğrafını   “Satıyorum, satıyorum, sattım” yorumuyla paylaştı. Arkasından, eserin müzayedeye   çıkması durumunda kullanmak için, çerçevenin içerisine nasıl kağıt parçalayıcı   yerleştirdiğini gösteren bir de video paylaştı. Müzayede evi, bu durumla ilgili daha   öncesinde bir bilgileri olmadığını ve Banksy’nin oyununa geldiklerini   belirten bir açıklama paylaştı. Satın alan kişinin ismi açıklan madı.  Bu, açık artırmalarda oldukça yaygın bir durumdur. Basının bu durumu kimin bildiği  ve satın alan kişinin parayı ödeyip ödemeyeceğiyle  ilgili yaptığı haberlerin azalmasının ardından,  Londra’daki müzayede evi, tam  anlamıyla ne olduğunu açıklayan   ve Banksy’nin müzayede sırasında, sanatçının kendisi tarafından   “Çöpteki Aşk” adını verdiği yeni bir eser oluşturduğunu   söyleyen bir basın bülteni yayınladı. Daha sonrasında, Banksy, provalarda tablonun   her seferinde parçalara ayrıldığını gösteren bir “yönetmenin kurgusu” videosu yayınladı.  Bu videonun içinde, yakın zamanda provaları nasıl yaptığını gösteren   bir dikey video da bulunuyordu. Bu da aslında sanatçının   harikulade bir manipülatör olduğu ve sözüne güvenilmeyeceğini gösteren bir kanıttı.  Bu eserin aslında tam olarak ne  olduğuna biraz daha yakından bakalım.  Banksy aslında kırmızı, kalp şeklindeki bir  balonu tutmaya çalışan çocuğu anlattığı eserini  ilk olarak 2002 yılında Londra’da yapmıştı. Burada, “Her zaman umut var” ifadesini görüyoruz.  Sanatçı, şehrin dört bir tarafına  eserin başka versiyonlarını da çizdi.  Ancak bu orijinal duvar resimlerinin  hiçbiri günümüze ulaşmadı.  Çünkü Banksy’nin birçok eserinde olduğu gibi, bu resimlerde halk, mülkiyet sahipleri ve şehir   yönetiminden izin alınmadan yapılan eserlerdi. İnsanlar Banksy’nin eserlerini kaldırmayı   ya da yeniden satmayı denedi, ancak, çoğu durumda, Banksy’nin   eserlerini ücret vermeden görmeniz mümkün. Sanatçının kendisi de eserlerini zaten bu   amaçla yapıyor. Kalp şeklindeki   balon resmi, üzerinde bandajlar bulunan haliyle 2013 yılında bu sefer Brooklyn’de ortaya çıktı.  Aynı zamanda, bu eserin silahlardan  oluşan bir yığının üzerinde duran   çocuklarla resmedildiği hali, Central Park’taki bir seyyar   satıcı tarafından 60 dolara satışa çıkarıldı. 2014 yılında, Banksy bu eseri yeniden resmederek  “Suriye’yle Birlikteyiz” kampanyasını  desteklediğini açıkladı ve şunları söyledi:  “Kırmızı balon, kızı yukarı çıkararak aşağıdaki kaostan uzaklara, yanan binaların  ve kurşunlarla delik deşik olmuş  duvarların ötesine taşıyor.”  2014 yılında, Justin Bieber bu  resmi koluna dövme yaptırdı.  2017 yılında, bu resmin, balonun üzerinde  İngiliz Bayrağı bulunan versiyonu ortaya çıktı  ve sanatçı, Muhafazakar Parti aleyhine  oy kullanan İngiliz vatandaşlarına  bu resmin baskısını hediye edeceğini açıkladı. Ancak, oy karşılığında hediye kabul etmek yasa   dışı olduğundan, bu teklifini  geri çekmek zorunda kaldı.  Birkaç gün sonra, sanatçı sosyal  medyada bu paylaşımı yaptı.  2017 yılında yapılan bir ankette, Banksy’nin “Kırmızı Balonlu Kız” eseri,  JMW Turner ve David Hockney’nin şu anda ekranda gördüğünüz   eserlerini geride bırakarak, İngiltere’de en sevilen sanat eseri ilan edildi.  Bu da aslında, sanat eseri  müzayedeye çıkarıldığı sırada,  eserin oldukça sevilen ve herkes tarafından  tanınan bir resim olduğunu gösteriyor.  Bu nedenle, eserin yaklaşık 400  bin dolara satılması bekleniyordu.  Müzayede raporunda, bu  eserin çoklu bir eser değil,  2006 yılında Banksy’nin imza yöntemi haline gelen sprey boyayla yapılan eşsiz bir eser   olduğuna vurgu yapılıyor. Ancak, müzayedeye çıkarılan   eser, duvar yerine, bu sefer bir tuvalde veya kağıt üzerinde baskı olarak sergileniyor.  Bu eserin orijinal olduğu, sanatçı adına çalışan ve eserlerinin   orijinalliğini doğrulayan Pest Control adlı şirket   tarafından doğrulanmış durumda. Müzayede evi, bu eserin, Banksy’nin   eseri resmettiği yıl, Los Angeles’taki  bir depoda düzenlediği sergiden sonra  ismi paylaşılmayan bir  hediye kazananı aracılığıyla   doğrudan sanatçının kendisinden alındığını ve yaldızlı çerçeve içinde geldiğini iddia ediyor.  Müzayede evi, bu çerçevenin “Banksy’nin  kendisi tarafından seçildiğini” belirtiyor.  Altın çerçeveler, sanatçının  en sevdiği motiflerden biri.  Los Angeles’ta bir depoda  düzenlediği sergiyle birlikte,  sanatçı, müzayede sürecinin genel  anlamda ne kadar şüphe dolu olduğunu   açıkça gösteren bir baskı yayınlamış ve hatta bunu gülünç bir altın çerçevenin   içerisinde sergilemişti. 2009 yılında Bristol   Müzesi’nde düzenlenen sergisinde de Banksy kendi eserlerini müze koleksiyonunda   bulunan eserlerle bir arada sergilemişti. Bu eserlerin çoğu, yapıldığı döneme uygun   çerçevelerde sergileniyordu. Dolayısıyla, bir bakıma,   sanatçının eserleriyle uyum yakalamışlardı. Bu eserlerden birinde, altın çerçeve içinde,  betondan bir levhanın üzerine  resmedilmiş bir çöp adamın  “Bu tarz sanat eserleri ciddiye  alan var mı ki?” dediğini  ve diğer çöp adamın “Büyük, altın bir  çerçevenin gücünü hiçbir zaman hafife alma.”  şeklinde cevap verdiğini görüyoruz. Bundan bir yıl sonra, burada gördüğünüz resim,  San Francisco’daki bir duvarda belirdi. Bu resimden, ünü arttıkça gittikçe   daha fazla insanın izin verilmeden  eserlerini satması ve sergilemesinden  Banksy’nin ne kadar da rahatsızlık  duyduğunu rahatlıkla anlayabiliriz.  Bence, müzayede evinde çalışan  kimse bu büyük, altın çerçeveye  bir şey olabileceğini tahmin etmiyordu, dolayısıyla, şüpheli bir şey   olabileceğini düşünemediler. Ancak, Banksy’nin bu çerçeveyi   2006 yılında yaptığını gösteren video veya bu eserin açık artırmada satışa çıkarılan   son eser olmasının tesadüf olması pek ikna edici değil.  Banksy’nin eserin önceki sahibi  olma ihtimali oldukça yüksek.  Ancak, müzayede evi, bu bilgiyi paylaşmıyor. Her ne olursa olsun, yaşananlar  insanların bu tarz sanat eserlerini  gerçekten de ciddiye aldığını gösteriyor.  Altın çerçevede olmasa da  insanlar bu eseri ciddiye alırdı.  Ancak, çerçevenin sanat eserinin önemli bir  parçası olduğunun ortaya çıkmasının ardından,  insanların eseri daha da çok ciddiye  almaya başladığını söyleyebiliriz.  Banksy, bu videoyu Picasso’nun  şu sözüyle paylaştı:  “Yıkma arzusu, aynı zamanda  bir yaratma arzusudur.”  Banksy, tabii ki yıkma unsurunu eserlerine yansıtan ilk sanatçı değil.  Man Ray adlı sanatçı, 1923 yılında  ilk yıkılamaz objesini yapmıştı.  Bu, esere bakanların “dayanma  sınırına” ulaştıkları an  eseri nasıl parçalayacaklarını gösteren  yönergelerle birlikte sergilenen  değiştirilmiş bir metronomdu. Örneğin, Robert Rauschenberg, 1953 yılında  silerek yaptığı Willem de  Kooning tablosuyla ünlendi.  Aynı zamanda, buna örnek olarak Niki de Saint Phalle adlı sanatçının  1961 yılında düzenlendiği sergide ziyaretçilerden rölyef tablolarına  22 kalibrelik bir tüfekle ateş  etmelerini istemesi de verilebilir.  Sanat eserleri çok farklı  şekillerde oluşturulabilir.  Bu, ekleyerek veya çıkarılarak  yapılan bir süreç olabilir.  Aynı zamanda, bir zaman ve mekan  içerisinde sergilenmesi gereken  veya sergilenene kadar somut halde bulunmayan ve sergilenmesi biter bitmez kaybolan   şekilde de eserler üretilebilir. “Kırmızı Balonlu Kız” adlı eser,  açık artırmaya çıkarıldığında  başka bir esere dönüştü.  Ancak, bu eser somut varlığını hâlen koruyor çünkü tam anlamıyla yok edilmedi.  Sadece, yarısı parçalarına ayrılmış durumda. Bir tuvalin içinden geçerek parçalandığı için de  geriye kalan kısmın oldukça  sağlam olduğunu söyleyebiliriz.  Bir uzman, bu eseri dikkatli bir  şekilde bir kasanın içine yerleştirerek  bir daha sergileneceği zamana  kadar güvende tutabilir.  Aslında, parçalarına ayrıldıktan sonra,  eser, daha da ilginç bir hale geldi.  Banksy’nin resimlerinde yapılan  baskılar veya diğer resimler,  sanatçının kendisinden izin alınsa bile, sanatçının halka açık bir yerde yaptığı ve   o noktada sergilediği eserlerin  yıkıcı etkisine sahip değil.  Sanatçının kullandığı altın çerçeveler, halka açık yerlerde sergilenmesi   gereken bu resimlerin kişilerin eline geçtiğinde   ne kadar yapay durduğuna vurgu yapıyordu. Ancak, bu çerçevelerden birinin şu anda  tamamen eser yok olmamış olsa da bir başkaldırıyı simgelediğini biliyoruz.  Sanat dünyası, sorgulanmaya  ve eleştirilmeye bayılır.  Bu, biraz tuhaf bir durum. Bunu aslında üst sınıfın bir   mızmızlanması olarak görebiliriz. Hatta bu durumun kulağa oldukça   akademik gelen bir adı bile var. Kurumsal eleştiri, sanat eserinin içinde bulunduğu  müze, galeri veya bu örnekte  olduğu gibi müzayede evlerini  doğrudan eleştiren sanat  eserlerini tanımlayan bir terim.  Bu terim aslında 60’lı ve 70’li yıllarda sanat eserlerinin sergilendiği   geleneksel alanlardan kaçmak isteyen sanatçıların geçici ve daha çok performansa   dayalı oluşturduğu eserlerinin kurumlar tarafından toplanması   sonrası başlayan bir durum. Ancak, bunun bir önemi yoktu.  Müzeler, bu istilacı eserleri kendi sanat  tarihleri içinde sergilemekten oldukça memnundu.  Ve çoğu durumda insanlar da bu  eserleri satın almak istiyordu.  Dolayısıyla, Banksy’nin bu eseri gibi lafını  sakınmayacak kadar somut olan eserlerin,  müzayedelerde oldukça yüksek fiyatlara  satılması şaşırtıcı bir durum değil.  Aynı zamanda, bu eseri alan kişinin eserin değiştirilmiş ve büyük   ihtimalle daha değerli olan versiyonunu kabul etmesi de hiç şaşırtıcı değil.  Çünkü aslında bu, Bansky’i Banksy  yapan başkaldırının vücut bulmuş hali.  Bu eserin, şu an yarısı çerçevenin dışına çıkmış ve Banksy’nin oynadığı oyunları anlatan haliyle,   bir müzede sergilenmesi öncesine göre çok daha kolay.  Ancak, bu eserle ilgili göz ardı  ettiğimiz çok önemli bir unsur daha var.  Eserin basında oldukça geniş bir  yer bulduğunu söyleyebiliriz.  Bu da aslında eserin Londra’daki müzayede  evi Sotheby’s gibi bir yerde müzayedeye   çıkarılmasının başlıca nedenlerinden biri. Banksy, dikkat çekme ve tartışma yaratma   konusunda usta bir sanatçı. Sanatçının gerçek kimliğinin   bilinmemesi de bu durumun bir parçası. Umarım bu durum hiçbir zaman değişmez.  Bu eseriyle, sanatçı, oldukça küçük bir topluluk  tarafından takip edilen müzayede sürecinin  genel anlamda nasıl işlediğine  dikkat çekmeyi başarıyor.  Çoğumuz manşetlerde eserlerin milyonlarca  dolara satıldığını gördüğümüzde,  bunu çok saçma bulup hayatımıza devam ediyoruz. Şu anki müzayede sisteminin hayatta   kalabilmesinin önemli bir nedeni de aslında çoğu insanın bu sistemle ilgilenmemesi.  Bu da dünyanın dört bir  yanından ultra zengin insanların  değerli varlık alıp satması  için oldukça etkili bir yol.  Tabii, müzayedeye katılan bazı  kişilerin niyeti iyi olabilir,  ancak, Banksy’nin oynadığı bu oyun, hepimizin birkaç kilit noktayı   fark etmesini sağladı. İnsanlar, günümüzde sanat eserleri   için astronomik ücretler ödemeye hazır. İstisnalar olsa da bu paralar   maalesef sanatçılara verilmiyor. Bunlar aslında, ikinci el satışları.  Yani, eseri elinde bulunduran  kişi, eseri başka birine satıyor.  Dolayısıyla, eserleri müzayedeye çıktığında,  çoğu sanatçı çaresiz durumda kalıyor.  Bu konuda söz sahibi olmak için,  sanatçıların ellerini kirletmesi gerekebilir.  Buna örnek olarak, Damien Hirst adlı sanatçının 2008 yılında eserlerini kendi   müzayedesinde satması ve müzayede eviyle işbirliği   içinde yapıp yapmadığı bilinmese de, Banksy’nin bu son olayını gösterebiliriz.  Banksy’nin doğruyu söyleyip  söylemediği hakkında fikir yürütsek de,  -ki, bunu yapmamalıyız, “Çöpteki Aşk” adlı eser,  hangi sanat eserlerinin ve hangi sanatçıların önemli ve değerli olduğu konusunda   rekabet içinde olan karmaşık güç  yapılarını hatırlatmayı başarıyor.  Banksy’nin eserleri hoşumuza gidiyor, çünkü her ne kadar kusurlu, geçici veya dış   etkenler sonucu yok olma ihtimalleri bulunsa da bu eserler etrafımızdaki inanılmaz güç   dengesizliklerine ışık tutmasını biliyor. Belki de kusurlu ve geçici olduğundan,   bu eserleri daha çok seviyoruz. Banksy, şu anda, eskiden olduğu gibi   kültüre karşı başkaldıran biri olmayabilir. Ancak, onayı alınarak veya alınmadan yapılan   satışlar açısından değişime ön ayak olan   bu son girişimleri oldukça değerli. Bu yüzden, yakın gelecekte Banksy’nin   eserlerinin yine bu şekilde 1 virgül 3 milyon dolara   satılabileceğini düşünmek mümkün. Bizi şaşırtmayı başarmak sanatçının kendi elinde.