If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Freud’un Rüya Teorileri, Aktivasyon-Sentez Varsayımı

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.

Video açıklaması

Orada gördüğünüz adam uzanmış yatıyor ve bir rüya görüyor. Bu da aklımıza bir soru getiriyor: Rüyalarımızın bir manası var mı? Diyelim ki para, ilişkiler, hatta kendisini kovalayan canavarlar gibi şeyler düşünüyor. Tüm bunlar ne anlama geliyor? Bu rüyalar nereden geliyor? Burada Freud devreye giriyor. Kendisi tanınmış bir nörolog ve psikiyatr. Freud’un rüyalar hakkındaki teorisi, rüyaların bilinçaltımızı, isteklerimizi, dürtülerimizi ve duygularımızı yansıttığını savunur. Rüyalar genellikle farkında olmadığımız, saklı olan şeyleri açığa vurur. Bunu daha iyi anlamak için şu buz dağına bakalım. Buz dağının su yüzündeki kısmı bizim bilincimizi, isteklerimizi, dürtülerimizi, ve duygularımızı temsil ediyor. Tüm bunlar farkında olduğumuz ve başımızdan geçen şeylerdir. Suyun altında kalan bölüm ise buz dağının çok daha büyük olan kısmıdır. İşte bu kısım, bizim bilinçaltımızı temsil eder. Bilinçaltımızdaki istek, dürtü ve duygular buradadır. Rüyalarımızda gördüğümüz şeyler aslında bilinçaltımızda yer alanlardır. Aslında Freud bunun da ötesine geçerek, rüyalarımızı iki bölüme ayırabileceğimizi söyler. İlk kısım gerçekten rüyamızda ne gördüğümüzdür. Buna ‘’asıl içerik’’ denir. Yani rüyanızda bir canavar sizi kovalıyorsa, aşikar olan içerik: bir canavarın sizi kovalamasıdır. İkinci kısım ise bu rüyanın altında yatan gizli içeriktir. Bu kısma ise ’düşünsel içerik’’ denir. Yani yaratığın sizi kovalamasının altındaki anlam: işinizde başkaları gibi terfi edemiyor olmanız ve işinizde güvensiz hissetmeniz olabilir. İşte bu iki yöntemi kullanarak rüyaları bileşenlerine ayırırız. Freud’a göre rüyalar hayatımızla ilgili büyük anlamlar taşımaktadır. Rüyaların yorumlanması ve anlamlandırılması, bize yaşadığımız çelişki ve problemlerı anlamak ve çözmekte yardımcı olur. Diğer tarafta ise bir beyin resmi görüyorsunuz. Bir başka yoruma bakalım; Beynimizde beyin sapı denen bölümde nöronların ateşlediği bir çok elektrik sinyali bulunmaktadır. Bazen beynin düşünme kısmı diyebileceğimiz ön lobu tüm bu rastgele sinyalleri anlamlandırmaya çalışır. Bu anlamlandırma Rem uykusu adı verilen süreçte gerçekleşir. Rem ingilizcede Rapid eye movement’tın kısaltmasıdır. Bu da hızlı göz hareketi anlamına gelir. Bu uyku fazında göz bebekleri hızla hareket eder ve işte uykunun bu bölümünde de rüya görürüz. Bu rem uykusu esnasında beynimizin beyin sapı aktif haldedir. Serebral korteks ve beynin ön lobu da bu beyin aktivitesini yorumlamaya çalışmaktadır. Bu bölgelerdeki aktifleşme rüyalarımızın anlamlandırılmaya, anlam sentelemeye çalışıldığına işaret eder. Yani bu varsayım, ‘’aktivasyon-sentez teorisi’’ diye adlandırılmıştır. Daha önce belirttiğimiz üzere rüyalarımız, beynimizin beyin sapından aldığı rastgele sinyalleri çözmeye çalıştığı süreçtir. Bu rüyalar ilk bakışta bir anlam ifade etmeyebilir. Ama bu iki yaklaşım sayesinde rüyalarımızı anlamlandırmaya çalışıyoruz. Freud’un savunduğu düşünceye göre rüyalarımız, farkındalığımızın dışında kalan, içimizde yaşadığımız karmaşa ve problemlere işaret eder. Öte yandan, ‘’aktivasyon-sentez teorisi’’ ise rüyalarımızın beynimizin serebral korteks ve ön lobunun, beyin sapındaki elektrik sinyallerinden anlam çıkardığı bir süreç olduğunu savunur. Bu iki farklı yaklaşım birbirinden oldukça zıt olmakla birlikte, her ikisi de rüyaların önemine işaret eder. Rüyalar hakkında farklı bir çok teori olsa da, bu iki yaklaşım en önemlilerindendir.