If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Hititler ve Antik Anadolu

Genel bakış

  • Hititler MÖ 1600-1180 yılları arasında Anadolu'da hüküm sürmüş bir imparatorluktur.
  • Yüksek kalitede demir ürünler işlemişler, fırtına tanrılarına tapmışlar, krallıklarını bölgelere atadıkları özerk yetkililerle aracılığı ile yönetmişlerdir.
  • Hititlerin Mısırlılarla süregelen anlaşmazlıkları, dünyada bilinen ilk barış antlaşmasıyla neticelenmiştir.
Hititler, MÖ 1600'lü yıllarda Anadolu'ya yerleşerek, Hattuşaş'ta bir imparatorluk kuran ve kökenleri Hint-Avrupa ailesine dayanan bir topluluktur.
Hitit İmparatorluğu, MÖ 1300'lerin ortalarında en geniş sınırlarına ulaşarak, yukarı Mezopotamya'dan Doğu Akdeniz ülkelerine kadar yayılmıştır.
Hititler birçok Hint-Avrupa topluluğu gibi, ehlileştirdikleri atları sayesinde uzun mesafelere göç edebiliyorlardı. Eski Mezopotamya'da ve bölgedeki diğer eski topluluklarda da önceden kullanılmış olan tekerlek ve yük arabası gibi teknolojilerin yayılması, tarım ve çiftçilikle uğraşan toplumlara büyük kolaylık sağlamıştır.
MÖ 1180 sonrasında imparatorluk sona erdi ve bazıları MÖ 8. yüzyıla kadar varlığını devam ettirmeyi başarabilen birçok şehir devletine bölündü.
MÖ 1300'lerin ortalarında, Hitit İmparatorluğu'nun en geniş sınırlara sahip olduğu dönemdeki haritası. Hititler yeşil olarak gösterilmiştir ve sınırları Karadeniz ile Akdeniz'e dayanmıştır.
MÖ 13. yüzyılın ortalarında, Hitit İmparatorluğu'nun en geniş sınırlara sahip olduğu dönem. Görsel, Boundless izniyle.

Kültür

Hitit dili, günümüzde Kuzey ve Güney Amerika, Avrupa, Batı ve Doğu Asya'da da konuşulmakta olan Hint-Avrupa dil ailesindendir.1 19. yüzyıl arkeolojisine göre Hititler'in isminin kökeni, kendilerini Yahudi İncili'nde geçen Hititler ile ilişkilendirilmelerine dayanmaktadır. Hititler, genellikle İsrailoğulları arasında yaşayan bir halk olarak anılmaktadırlar.
Kurdukları medeniyet MÖ 3000'lerde başlayan Bronz Çağı ile en parlak dönemini yaşasa da, Hititler Demir Çağı'nın öncülerindendir ve MÖ 1400'lerde demiri işlemeye başlamışlardır. Bu oldukça önemlidir çünkü Hititler'in demir ve çelikten imal ettiği ürünler, bronz olanlardan daha etkilidir. Bu teknolojileri geliştirmeleriyle ilgili birçok teori vardır.Kimi bilim insanlarına göre Hititler metalle uzun süre çeşitli denemeler yapmışlar, bunun sonucunda bakır ve kalay gibi metallerden daha yüksek ısıda eriyen demiri eriten bir eritme sürecini keşfetmişlerdir. Hititler'in bu teknolojinin bazı kısımlarını Batı İran'daki Zagros Dağları'nda yaşayan topluluklardan öğrenmiş olmaları da mümkündür. Hititler'in Asur'daki ve Mısır İmparatorluğu'ndaki ticari ortaklarından da demir ürünler için çokça talep gelmiştir.2
MÖ 1180 sonrasında, Doğu Akdeniz ülkeleri arasında yayılan genel siyasi karmaşanın üzerine bir de Deniz Kavimleri'nin —ülkeleri billinmeyen ve yağma için gemilerle Akdeniz ve Mısır şehirlerine hücum eden topluluk— ani gelişi eklenince, krallık birçok şehir devletine bölünmüştür.3 Hitit medeniyetiyle ilgili bilgilerin çoğu, krallık yıkıntılarından çıkarılan çivi yazısı tabletlere veya Mısır ve Orta Doğu'daki arşivlerden çıkarılan diplomatik ve ticari yazışmalara dayanır. Çivi yazısı, Hititler'in Mezopotamya imparatorluklarıyla doğrudan; veya fethettikleri ve Mezopotamya medeniyetlerinden Sümerler'le bağlantılı başka bir Orta Anadolu topluluğu olan Hattiler üzerinden bağlantıları olduğunu akla getirir. Her iki türlü de, Mezopotamyalılar'ın yazı alanında ilerlemesi Hititler'e de aktarılmıştır.

Yönetim

Hitit devletinde hükümdar, kraldı, ardından da onun soyundan gelen ve yerini alacak olan varisi geliyordu. Ama yine de bazı yetkililer yönetimin bazı alanlarında bağımsız idareler kurduğundan, kral ülkesinin tamamını kontrol edemiyordu. Örnek olarak Krallık Muhafızları Lideri, Katip Başı —bürokratik yönetimden sorumlu— ve Gıdadan Sorumlu Lider'i verebiliriz!
Hititler'in günlük hayatları ve kültürleri aslında bir gizemdir çünkü bu toplumun yazılı belgeleri genellikle kralla ve onun seferleriyle alakalıdır. Hititler'in Akad alfabesini kullanarak kendi Hint-Avrupa dillerinde yazdıkları ve Mezopotamya'daki gibi silindir mühürler kullanarak belgeleri imzalayıp işaretledikleri bilinir. Bu da iki kültür arasında bir bağlantı olduğunu gösterir.
Hititler, Mezopotamya geleneklerini Anadolu'da fethettikleri Hattiler'den öğrenmiş olabilirler (Hattiler'in Mezopotamya'daki Sümerler ile bağlantıları vardı). Öğrendiğimiz kadarıyla Hitit yaşam ve kültürünün detayları, Hattiler'inkinin biraz daha farklı biçimleriydi. Yine de bu iki toplum arasındaki bağlantının gerçek doğasını, az sayıdaki kaynak üzerinden tam olarak çözümleyemiyoruz.

Din

Hitit tapınaklarında fırtına tanrılarının öne çıktığı çok tanrılı bir inanç sistemi vardır. Teşup/Tarhunt; Egemen, Kummiya Kralı, Cennet'in Kralı ve Hitit topraklarının Efendisi olarak anılmıştır. Özellikle yabancı güçlere karşı savaşın ve zaferin tanrısıdır. Bu inanç sistemi Hititler'in askeri gücü çok değerli gördüklerini gösterir.

Kadeş Savaşı

Hititler'in askeri olarak isimlerini duyurdukları harekat; MÖ 1274'te Mısır firavunu 2. Ramses'in ordusuyla yaptıkları Kadeş Savaşı'dır. Bu savaş özellikle önemlidir çünkü iki taraf da kazandığını iddia etmiş ve sonucunda MÖ 1258 yılında dünyada bilinen ilk barış antlaşması yapılmıştır.

Hititler ve Mısırlılar Arasındaki Çatışmalar

Hititler Mısır'a sürekli seferler düzenliyor ve bu da, Firavun 3. Tutmosis için sorun teşkil ediyorlardı. Firavun 2. Ramses, Hititler'i ülkesinin sınırlarından çıkarmaya karar vermişti. Ramses, Hititler'in ticaret merkezi olan Kadeş'i ele geçirip avantaj elde etmeyi planlıyordu. 4 bölükte toplam 20.000 askerle, Hitit kralı 2. Muvatalli'nin askerlerine doğru Mısır'dan yola çıktı.

Savaş

Mısır ve Hitit ordularının güçleri neredeyse aynıydı, zaten muhtemelen bu sebepten, iki taraf da zafer kazandığını iddia etti. Mısır'ın savaş arabaları daha hızlıydı çünkü üzerinde yalnızca iki insan taşıyordu. Hitit arabaları ise fazladan bir kişi daha taşıyor ve bu sayede her arabadan atılan mızrak sayısı daha fazla oluyordu. At arabalarının ve bronzdan daha güçlü demir aletlerin bir arada olması, Mısır ve Hitit askeri güçlerinin o zamanın en ilerisi oldukları anlamına geliyordu. İki toplum da devletlerinin gücüyle ve imparatorluklarının kontrolünü korumak için savaşa asker gönderebilmeleriyle övünüyordu.

Sonrası

Ramses büyük bir zafer kazandığını öne sürüyordu; düşmanını savaşta yenmişti. Muvatalli de zafer iddia ediyordu çünkü Kadeş'i kaybetmemişti. Kadeş Antlaşması —ilk barış antlaşması— büyük uygarlıkların birbirleriyle savaşta olup olmadıklarını kesinleştirme becerilerini göstermesi açısından da önemlidir.5

Siz ne düşünüyorsunuz?

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.