If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Risk ve Getiri

Risk ve Getiri (Giriş). Orijinal video Sal Khan tarafından hazırlanmıştır.

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.

Video açıklaması

İnsanlar yatırımlardan bahsettiğinde, bu iki kelimeyi neredeyse her zaman birlikte kullandıklarını duyarsınız: Risk ve Getiri. Ne kadar risk, o kadar getiri. Veya 'getirinizi yükseltmek istiyorsanız biraz risk almalısınız' gibi cümleler eminim kulağınıza çarpmıştır. Bu videomuzda, risk ve getiri kavramlarına ve aralarındaki bağlantıya değineceğiz. Diyelim ki yatırım yapmak istediğim 1,000 TL tasarrufum var. Paramı değerlendirebileceğim ilk alternatif, bankada vadeli mevduta hesabı açmak. 1 yıl vadeli mevduat hesabının getirisi de yıllık bazda %1 olsun. Yani bir yıl sonra paramız 1,010 TL olacaktır. Bu getiriyi sağlamak için aldığımız risk nedir? Pek çok gelişmiş ülkede, belirli bir rakama kadar olan banka hesapları için devlet güvencesi sağlanıyor. Böylece, bir bankanın batması durumunda küçük yatırımcının zarara uğraması önlenmiş oluyor. Bizim örneğimizde de 1,000 TL'lik tutarımız devlet güvencesi üst sınırının altında, yani bu yatırımımız herhangi bir risk taşımıyor. Diyebilirsiniz ki, devlet güvencesi taşıması yani riskimin sıfır olması çok güzel, ancak getirimin %1'den daha yüksek olmasını istiyorum. Yatırımlarınızı değerlendirebileceğiniz son derece çeşitli alternatifler var, ancak biz risk ve getiri örneğimizde en basit ve temel olanlarına değineceğiz. Eğer getirinizi biraz yükseltmek için biraz daha risk almaya razıysanız, paranızı son derece saygın bir kuruma borç verebilirsiniz. Bu kurumun ismi de Sağlam Şirket olsun. Milyarlarca TL aktif büyüklükleri var, elli yıldan uzun süredir faaliyet gösteriyorlar, nakit akışları düzenli, ticari itibarları kuvvetli, kısacası o kadar sağlam bir şirket ki, bu şirketin borcunu her halikarda ödeyeceğine inanıyorsunuz. Kurumun finansal kuvvetinin göstergelerinden birisi de kredi derecelendirme şirketlerinden aldıkları kredi notlarıdır, ancak bu konuya şimdi girmeyeceğiz. Paranızı bu şirkete borç veriyorsunuz, yani şirketin ihraç ettiği tahvillerden alıyorsunuz. Başka bir deyişle, bir kurumun ihraç ettiği borçlanma senetlerinden satın almanız, aslında o şirkete borç vermeniz anlamını taşıyor. Buradaki getiriniz nedir ona bakalım, eğer bu şirketin tahvillerinden alırsanız size her yıl için %6 faiz ödeyecekler. Yani 1,000 TL paranız için 1 yıl sonra 60 TL faiz geliriniz olacak. Aldığınız özel sektör tahvilinden elde ettiğiniz faiz, banka mevduat faizinin 6 katı olacak. Peki göreceli olarak yüksek olan bu faizi sağlamak için aldığınız risk neydi? Aldığınız risk artık sıfır değil, zira bu tahviller devlet güvencesi altında. Bu son derece sağlam bir şirketti, ancak gelecekte neler olacağını kimse kesin olarak bilemez. Belki deprem olur, belki işleri kötüleşir veya iflas ederler, varlıkları borçlarını ödemeye yetmez. Bunlar çok küçük olasılıklar, ancak böyle bir risk var, riskiniz sıfır değil. Yine de bunun olabilecek en sağlam, finansal bünyesi çok kuvvetli şirketlerden birisi olduğunu düşündüğümüzde, bu yatırımınızı 'düşük riskli' olarak sınıflandırabilirsiniz. Yılda % 6 getiri de beni kesmez diyebilirsiniz. Diyelim ki doktor bir tanıdığınız var. İyi bir okuldan yeni mezun olmuş, yılda yaklaşık 200,000 TL kazanıyor. Bu doktor arkadaşınız ev satın almak istiyor. Çok lüks bir ev değil, makul ölçülerde olsun. Evin peşinatını yatırmak için 40.000 TL paraya ihtiyacı var. İstediği para da maaşıyla rahatça geri ödeyebileceği düzeyde. Kendisine borç verecek arkadaşlarına yıllık bazda % 8 ödemeye razı. Ancak unutmayın, arkadaşınızın kişiliğine ne kadar güveniyor olsanız da belli ölçüde bir risk alıyor olacaksınız. Sizin bilmediğiniz kötü huyları olabileceğini, kumarbaz olabileceğini kestiremeyebilirsiniz ya da işsiz kalabilir, daha kötüsü öle de bilir. Paranızı bir şirkete ödünç verdiğinizde, karşınızdaki şirketin belirli mal varlıkları vardır. Ancak şahıslarda teminatınız genelde son derece zayıftır. Organize finans piyasalarından bir yatırım alternatifiyle devam edelim. Bundan da yüksek getiriyi nasıl sağlayabilirim diye düşündünüz ve en sonunda hisse senedi borsasında yatırım yapmaya karar verdiniz. Hisse senedi borsasının uzun vadeli endeks grafiğine baktınız, ara dönemlerde düşüş veya yükselişler olsa da uzun vadeli elinizde tutarsanız yıllık bazda getirinin ortalama %10 civarında gerçekleşmiş olduğunu hesapladınız. Tek bir hisse senedine yatırım yapmak yerine, endeksin tümüne yatırım yapmanızı sağlayacak bir hisse senedine yatırım yapmayı tercih ettiniz. Bu hisse senedi sınıfının genel ismi de ETF, veya BYF, yani Borsa Yatırım Fonu, ancak detaya girmeden devam ediyorum. Satın aldığınız BYF, sizin borsa endeksindeki hareketten yararlanmanızı sağlayacak. Peki bu durumda aldığınız risk ne olacak? Aldığınız riski özetlemeye çalışırsam, siz geçmiş dönem datasına bakarak bir getiri beklentisi oluşturdunuz. Yeterince uzun süre baktığınızda ortalama getiri yıllık bazda %10 olabilir, ancak unutmayın hisse senedi endeksinin bir yıl içinde %30 'a düştüğü de oluyor. Dolayısı ile sizin paranızı yatırdığınız 1 senelik süre içinde getirinin %10 olacağının herhangi bir garantisi yok. Burada aldığınız risk volatilitedir, yani hisse senedi fiyatları, dolayısı ile borsa endeksi, dolayısı ile de sizin yatırımınızın değeri sürekli olarak değişir, yükselir veya alçalabilir. Yatırımınızın değeri, hiçbir zaman banka mevduat hesabınızdaki gibi düzenli olarak yukarı gitmeyecektir. Diyelim ki %10 da beni kesmez dediniz. Daha da yüksek getiriler sağlamak istiyorsunuz. Finans piyasası dışından bir örnekle devam edelim. Eşinizin kardeşi işsiz kalmış, yeni bir iş kurup evinden çalışacak, yapacağı iş için ona 1,000 TL sermaye verirseniz sizinle %50-50 ortak olmaya razı. Aradan biraz zaman geçtiğinde çok iyi bir yatırım yapmış olduğunuzu anlayacaksınız, zira işleri çok başarılı ve milyon TL değerinde bir şirket olma yolunda ilerliyor. Peki bu durumda aldığınız risk neydi? İşler beklendiği gibi gitmeseydi sadece paranızın tamamını kaybetmekle kalmaz muhtemelen enişteniz ile aranız bozulmuş olurdu. Örnekleri çoğaltmak tabii ki mümkün, türev ürünlere henüz geçmedik bile. Ancak sanırım genel olarak risk/getiri kavramı gözünüzde canlanmaya başladı. Eğer daha yüksek risk alıyorsanız, getirinizin de daha yüksek olmasını beklersiniz. Tersi de geçerlidir, eğer daha yüksek getiri elde etmek istiyorsanız risk düzeyinizi yükseltebilirsiniz. Eğer hem son derece sağlam, hem de son derece yüksek getirili bir şeyden bahsediliyorsa dikkatli olmalısınız. Zira büyük ihtimalle risk veya getiri bilgilerinden bir tanesinde hata veya eksik bilgilendirme olacaktır. Riski ölçümleme yöntemleri üzerinde ilerideki videolarımızda da duracağız. Şimdi son derece basit bir tablo yaparak, bahsettiğimiz örnekleri işaretleyelim. Alınan risk ve elde edilen getiri. Vadeli mevduat hesabı, sıfır riskli, getiriniz %1. Sağlam bir özel sektör şirketinin tahvilini satın almak, risk düzeyi biraz daha yüksek olacak burada, getirisi ise %6. Doktor arkadaşınız, burada aldığınız risk şirket tahviline göre daha yüksek, getiriniz de biraz daha yüksek olacak. O da %8. Hisse senedi endeksine yatırım yapma, riskiniz daha yüksek, getiri beklentiniz de %10. Eşinizin kardeşinin yeni kuracağı şirkete ortak olma, durumuna bakalım. Risk süper yüksek, tablonun dışında bir yerde risk seviyeniz duruyor. Ancak beklenen getiri düzeyi de çok yüksek. Genel fikir ise, alınan risk ve beklenen getirinin dengeli olması gerektiğidir.