If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Ana içerik

Zeka

Zekanın farklı tanımları ve zeka bağlamındaki "gen mi, çevre mi?" tartışmasını öğrenin. Orijinal video Carole Yue tarafından hazırlanmıştır.

Tartışmaya katılmak ister misiniz?

Henüz gönderi yok.
İngilizce biliyor musunuz? Khan Academy'nin İngilizce sitesinde neler olduğunu görmek için buraya tıklayın.

Video açıklaması

Zeka! “Zeka katsayısı” anlamına gelen IQ sözcüğünü duymuşsunuzdur. Hatta belki bir zeka testine bile girmiş olabilirsiniz – ki zeka testleri ne kadar zeki olduğunuzu ölçmeyi amaçlar. Peki ama, “zeka” ne demek? Bu kadar yaygın kullanılan bir terim olmasına rağmen, zekayı tanımlamak bir hayli güç. Hayatla başa çıkma yeteneği mi? Bilime yatkınlık mı? Yoksa yaratıcılık mı? Psikologlar, aralarında hala bazı fikir ayrılıkları olsa da, zekayı şu şekilde tanımlama eğilimindedir: Zeka, deneyimlerden ders almayı, problem çözmeyi... ...ve bilgileri kullanarak yeni durumlara uyum sağlayabilmeyi mümkün kılan zihinsel niteliktir. Zeka testlerinde, bu tür görevlere yönelik yatkınlığınızı ölçmek... ...ve diğer insanlarınkilerle karşılaştırmak için sayısal puanlardan faydalanılır. Zeka farklı yatkınlıklara bağlı bir nitelik olduğuna göre... ...birden çok zeka mı vardır, yoksa tek bir tane midir? Bir teoriye göre, sadece genel zeka tektir. Sözel yetenek gibi bir test türünde çok başarılı olan kişilerin... ...matematik gibi diğer test türlerinde de çok başarılı olması, bu iddiayı destekler nitelikte. Bu kategorilerden birinde diğerinden daha iyi olduğunuzu düşünebilirsiniz. Fakat başka insanlara göre, her iki alandaki yetenek seviyeleriniz yaklaşık olarak eşittir. Yeteneklerin böyle tutarlı olmasının altında, “g faktörü” adı verilen bir etken yatıyor. G’yi “genel zeka”nın kısaltması olarak düşünebilirsiniz. G’nin varlığına dair kuvvetli deliller olsa da, çoklu zekanın varlığını savunanlar da yok değil. Robert Sternberg adlı bir psikolog, 3 ana zeka türü olduğunu öne süren bir teori üretti. İlki, analitik zeka. Bunu, mesela, akademik yeteneklerimiz veya iyi tanımlanmış problemleri... ...çözebilme yeteneğimiz olarak düşünebiliriz. İkincisi, yaratıcı zeka – yani, yeni durumlara uyum sağlama ve yeni fikirler üretme yeteneğimiz. Üçüncüsüyse pratik zeka. Bu da, mesela kitaplığı yuvarlak merdivenden çıkartma problemi gibi kötü tanımlanmış problemleri... ...çözme yeteneğimizi temsil ediyor. Biri size IQ’sunu söylediğinde, aslında analitik zeka seviyesini söylemiş oluyor. IQ puanı, ortalama insan zekası 100 puana denk gelecek şekilde ölçeklendirilmiştir. Dolayısıyla, IQ puanınızın 100 puana olan yakınlığı veya uzaklığına bakarak... ...kendinizi nüfusun tamamıyla kıyaslayabilirsiniz. Zekanın insan yaşantısını nasıl etkilediğini merak ediyor olabilirsiniz. Analitik zekası yüksek kişiler, tabii ki okulda daha başarılı olma eğilimindedir. Ancak şimdiye kadar bahsettiğimiz herhangi bir zeka ölçeğinde yüksek puan alan kişilerin... ...evlilik hayatları daha iyi geçecek; bu kişiler çocuklarını daha iyi büyütecek... ...veya akli ya da fiziksel sağlıkları daha düşük puan alan kişilerden... ...daha iyi olacak diye bir kaide yoktur. Bu yüzden, başka bir psikolog, bir zeka türünün daha var olduğunu ileri sürdü. Bu zeka türüne, “duygusal zeka” adı veriliyor. Bu zeka, diğer insanlarla olan ilişkilerinizde duyguları algılama, anlama, yönetme ve kullanma yeteneğiniz olarak tanımlanıyor. Zekayı ele almanın bir diğer yolu da, onu iki ana kategoriye ayırmaktır. Bunlardan ilki akışkan zeka, ikincisiyse kristalize zekadır. Akışkan zeka, çabuk ve soyut bir şekilde mantık kurabilme yeteneğimizdir. Örneğin yeni bir mantık problemiyle karşılaştığımızda bu yeteneğimizi kullanırız. Diğer yandan, kristalize zeka, bilgi birikimimize ve sözel yeteneğimize dayanır. Aralarındaki en önemli fark şudur: Akışkan zeka yaşla birlikte azalırken, kristalize zeka ya artar ya da sabit kalır. Zekanın farklı tanımlarından bahsediyoruz ama... ...siz muhtemelen zekanın nasıl ölçüldüğünü merak ediyorsunuzdur. Çok ilginçtir, bir zeka testi geliştiren ilk kişi, onu zeka testi olsun diye geliştirmemişti. Alfred Binet’nin tek amacı, çocukların zeka yaşını tespit ederek zihinsel gelişimlerini ölçmek... ...ve okuldaki başarılarını önceden tahmin etmekti. Daha sonra, Standford Üniversitesinden bir psikolog, Binet’nin orijinal testini geliştirerek... ...ergenleri ve yetişkinleri de kapsayacak şekilde genişletti. Standford’lu psikoloğun fark ettiği bir şey vardı: Binet’nin aslen Fransız çocukları için geliştirdiği test soruları... ...Kaliforniyalı çocuklarda pek de anlamlı sonuçlar vermiyordu. Psikolog test üzerinde değişiklik yaptıktan sonra, bu fark ne yazık ki unutuldu. Test, ABD’ye gelen göçmen çocukların yaklaşık zekalarını ölçmekte kullanılır oldu. Sadece lisan açısından düşünüldüğünde bile, bunun ne kadar sorunlu... ...bir yaklaşım olduğu anlaşılabiliyor. Sözel yeteneğinizi ölçme iddiasındaki bir testi ana dilinizde çözdüğünüzde... ...iyi bir sonuç almanız muhtemeldir. Fakat test bilmediğiniz bir dildeyse, bu çok daha zor olur. O dönemden sonra, zeka testlerini tüm kültürlere uygulanabilir hale getirmek için çok uğraşıldı. Ve bu uğraş halen sürüyor. Özellik ve yeteneklere dair her konuda gündeme gelen bir karşılaştırma vardır. Ama özellikle zeka konusunda daha sık telaffuz edilir: Genetik mi, çevre mi? Bu sorunun anlamı şu: Zekamızın ne kadarı genlerimizden geliyor... ...ne kadarı çevremizden veya tecrübelerimizden kaynaklanıyor? Bu soruyu, kalıtsallığa bakarak ele alıyoruz. Kalıtsallık, bir özelliğin genlere bağlı değişkenlik oranı. Kalıtsallığı, özel olarak, evlat edinilmiş ikizler üzerinde yani tek yumurta ikizlerinin zeka puanları arasındaki korelasyona bakıyoruz. Bu ikizlerin genleri bire bir aynı, fakat yetiştirildikleri çevre farklı oluyor. Ayrıca, birlikte büyümüş tek yumurta ikizlerinin ve çift yumurta ikizlerinin... ...zeka puanları arasındaki korelasyonu da inceliyoruz. Önümüzde aynı veya farklı gen ve çevrelerden oluşan birçok kombinasyon olduğundan... ...korelasyonları kıyaslayarak şunu bulmaya çalışıyoruz: İkizlerin puanları arasındaki farkın ne kadarını genlere, ne kadarını çevreye bağlayabiliriz? Bu araştırmalardan şunu öğrendik: IQ puanları arasındaki en yüksek korelasyon, tek yumurta ikizlerine ait. Ama bu tek başına, bize genetik ve çevresel etkenler arasındaki farkı anlatmaya yetmiyor. O yüzden devam edelim. Ayrı büyüyen tek yumurta ikizlerinin zekaları arasındaki korelasyon da yüksek, ama ilki kadar değil. Bu, çevresel etkenlerin zeka üzerinde etkili olduğunu gösteriyor. Birlikte büyüyen çift yumurta ikizlerinin korelasyonu, daha da düşük. Bu, bir de genetik bileşenin var olduğu anlamına geliyor. Kısacası, zekada genetiğin de, çevrenin de payı var. Genellikle çevre üzerindeki hakimiyetimiz genetik üzerindekinden daha büyük olduğu için... ...ne tür çevrelerin zekayı olumlu yönde etkilediğini inceleyen birçok araştırma yapıldı. Özellikle de çocuklar üzerinde. İlginç bir şekilde, bazı çevresel koşulların bilişsel işlevlere zarar verdiğini biliyor olsak da... ...bir dahi yaratacak çevreyi inşa etmenin sırrını bilmiyoruz. Çocukların konuşması ve diğer insanlarla etkileşimi engellendiğinde, zeka gelişimleri zarar görüyor. Ama arada doğrudan bir ilişki söz konusu değil. Büyük miktarda iletişime maruz kalan çocuk, iletişimden tamamen mahrum bırakılan çocuğa... ...nispetle daha iyi durumda olsa da, illa ki dahi olacak diye bir şey yok. Zekaya yönelik tutumumuz, belki zeka puanından daha önemli. Bazıları, zekanın sabit olduğuna inanır. Zekanın biyolojik olarak belirlendiğini ve değiştirilemeyeceğini düşünürler. Bazıları da zekanın geliştirilebilir olduğunu savunur. Onlara göre bilgi arttıkça zeka da gelişir. Kariyer konusunda, zekanın geliştirilebilir olduğuna inanan kişiler, sabit olduğuna inananlara... ...nispetle daha hevesli ve başarılı olma eğilimindedir. Yani IQ’nuz ne olursa olsun, şunu aklınızdan hiç çıkartmayın: Her zaman yeni şeyler öğrenip kendinizi geliştirebilirsiniz.